Adalar hâric Avrupa’nın batısını tamâmen gördüm de, doğusu henüz duruyor; dolayısı ile Balkanlar da yerden görmediğim topraklar arasında. Ya’nî, asırlarca Osmanlı bayrağı dalgalanan Amavutluk’u da göremedim. Kasım ayında Vakit’te çıkan “Müslüman kimliğini arayan Arnavutluk” yazısı o yüzden ilgimi çekmişti. Gördüklerini anlatan yazar, dikkatini çeken bir husûsa şöyle parmak basmıştı: “Rüştünü isbâtlamış kimi özel okullar da
Sitenin o gün seçtiği yazılar arasında onunkisi dikkatimi çekti. Çünkü, “Allah hangi baş bağlama yöntemini emrediyor?” (Haber 7, 16.06.07) başlığını kullanmıştı. Titizlikle okudum… Sebebini bilemiyorum, ama dünyâ ve âhiret görüşlerimiz hiç tutmayan ba’zı aydınlara karşı son yıllarda daha müsâmahâkâr olmak içimden geliyor. Onlardan birisi de bu okuduğum yazının sâhibi Zülfü Livaneli. Henüz üzerimde gençliğin hükmettiği
Gazetelerin manşetleri, artık ilkokul seviyesine inen ahlâksızlık haberleriyle çalkanıyor. Tam iki sene önce bugün bu sütunda aynı başlıkla kaleme aldığım yazıyı tekrâr dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bakın bakalım, aktüalitesinde bir reyting kaybı var mı: “Sanki duyunca ne olacaksa? Bu çocuklar hayatlarının baharında yüksek tahsil için bir başka beldeye sanki analarından babalarından habersiz mi gidiyorlar? Onların gitmelerine
Daha çocukluğumuzda bulmaca çözmeye çalışırken “kraliçe” demek olduğunu öğrenmiştik “ece” kelimesinin. Beyin sistematiğimiz bu bayanla taban tabana zıt işlediği için, ismi “ece” de olsa yazıları bana hıtâb etmiyor. Geçenlerde bir haber sitesine alınmış yazısı ilgimi çekti. Herhalde soyadının te’sîri olsa gerek diye düşündüm. “Temelkuran” kelimesini ister “temel kuran” olarak düşünün, ister “temel Kur’ân” olarak; ikisi