Gorbaçov’un akıllı politikalarıyla komünizmden kurtulan ve kısmî bir serbestliğe geçen Rusya, Batı ile olan dengesini hâlâ tam oturtabilmiş değilse de, artık büyük ölçüde kendi stratejisini çizmiş gibi gözüküyor. Dolayısıyla, Batı ve bilhassa “Amerikan” kokusu aldığı hareketleri, millî menfaatleri açısından daha bir dikkatle ta’kib etmeye başladı. Eski Doğu Bloku ülkelerine ABD tarafından füze kalkanı sistemlerinin yerleştirilmek
Geçen yıl Türk basınının amiral gemisinde rotayı ayarlayan Ertuğrul Özkök, “Bana göre ‘Kalvinist Müslüman’ hareketin lideri Fethullah Gülen’dir” (Hürriyet, 26 Ocak 06) deyince, bu fakir de, “‘Dinler arası diyalog’ çorbasına tuz olan herkesi bu kategoriye sokabilirsiniz. Kur’ân ve Sünnet’in nassından sapanların gideceği yer orasıdır” (Vakit, 30.01.06) demek zorunda kalmıştım. Bizden bilinen insanlar niçin kitleleri şaşırtmaktan zevk alırlar,
Doğudan bir Müslüman devlet adamının söylediklerini size nakletmiştim; bugün de Batıdan bir ilim adamı Müslümanın görüşlerine bakalım. ABD’nin “Tehlikeli 101 Profesör” listesine dâhil ettiği Prof. Dr. Hamid Algar’ın adını, Risâle-i Nûr câmiası ile tanıştığım 1970’li yıllarda duymuştum. Bedîüzzamân Hazretlerinin eserlerini İngilizceye tercümeye çalıştığı söyleniyordu. Altınoluk dergisinin Kasım 2006 sayısında yer alan mülâkâtın ba’zı kısımlarını 09.02.07
Şu “ABD’de Yahûdî Mafyası: ADL” başlıklı haber, bir refikimizde çıkmış: “İngiliz farmasonluğunun Yahûdî kolu olan B’nai Brith’in etkisi altındaki ADL (Anti-Defamation League) 1913 yılında kurulmuştur. ADL adeta, Amerikan mafyasının halkla ilişkiler bürosu gibidir. Kurdukları ‘Denizaşırı Yatırımcılar Servisi’ adlı şirketle, milletlerarası silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, kirli parayı aklama gibi işleri yürütmektedir. İşgal altındaki Filistin topraklarında ve
Vatikan Devletinin reisi Papa cenâbları ülkemize geldi ve gitti. Ağca da hapiste olduğu için sükûnet bozulmadı. “Niye geldi?” sorusuna elbette herkes kendi penceresinden cevâblar sunmaya çalıştı; ama Şalom gazetesinde çıkan bir karikatür enteresandı doğrusu. Yahûdî kadın, televizyon seyreden kocasına soruyor: “Bu Papa Ortodokslarla mı birleşmek için geldi?” Kocası, “Evet, neden sordun?” diyor. Kadının sözü çok
Ülkenin belki de en büyük dînî cemaatinin ABD’deki bir papaz okuluna 2 milyon dolarlık bir bağış yaptığının duyulması, ister istemez haberi okuyanlarda değişik duyguların depreşmesine sebeb oldu. Milliyet’i referans göstersek şık olmayacağı için, ben Haber 7’yi esâs aldım. Haberin verilmesiyle birlikte yoğun bir tepki bombardımanı başlayınca, site editörü haberi üç kere değiştirmek zorunda kalmış. Sitede
Genç bir hukukçu kardeşimizin son Papa konuşması vesilesiyle kaleme aldığı, ama müdavimi olduğu İslâmî grubun dergisinde neşre uygun bulunmayan değerlendirmesine dün biraz bakmıştık. Bugün de son kısmını okuyalım: “Sert Hıristiyan kimliği karşısında biz kendimizi nasıl ifâde ediyoruz? İslâmiyyet Batı ile olan ilişkilerimizde ne ifâde ediyor bizim için? Bizim ulemâmız Hıristiyanlar hakkındaki görüşlerini Papa gibi fütûrsuzca
İslâmın “teblîğ” emrini çarpıtmak sûretiyle “dinlerarası diyalog ve hoşgörü” şekline sokan asıl elin “bizden” olmadığını bilmek, bir derece hissiyâtımızı rahatlatıyor. Lâkin, kraldan fazla kralcı kesilerek bu oyuna gelen “bizden” insanların sayısı hiç de az olmadı. Bir kısmı iyice kemikleşerek sanki “onlardan” oldu ki, bunlara bizim sözümüz yok; aldanarak gidenlerin bir kısm-ı a’zamı ise, maskelerin birer-ikişer
Eskiden böyle değildi. Osmanlı zamânında papazlara “lâbis-i libâs-i katrânî” diyerek hakáret edilirdi. Seksen senelik eğitim sistemi öyle meyveler verdi ki, ülkenin Müslüman kesiminden dahi papaz ve hahamlara zeytin dalı uzatarak “hoşgörü ve dinlerarası diyalog” müntesibleri türedi. O vakit de o kara cübbeli haçlılar ,“lâbis-i libâs-i ebyâzî” (beyaz elbiseli) oldular! Çocuklukta hatırlıyorum, bir gâvurun güzel bir