Gençliğin ilk yılları, başımda kızıl bir fes; Kader bizi uçurdu Mardin semâlarına. Ömerli-Kızıltepe cânibinden geldi ses: “Ey gáfil, at o fesi; azık var mı yârına?” Mesnevî-i Nûriyye içinden çıktı bir nûr, Aklım, nefsime dedi: “Yeter, artık burda dur!” Fesin rengi yeşile dönünce geldi huzúr, Zálim de mecbûr kaldı, kalktı ahret kârına. Altı sene dolaştım başımda
Aşık Veysel bir deyişinde, “Şahin’im var baz’larım var” diyordu. Şahin kelimesini anladık da, “baz” ne demektir? Bu kelimenin de “doğan” demek olduğunu lûgatlar söylüyor. Abdulkadir-i Geylânî (ra) için söylenen “Bâzü’l-eşheb” unvânı da “beyaz doğan” demektir Hz. Mevlânâ (ra) “Mesnevî” isimli eserinde anlatıyor. Bir padişahın çok sevdiği bir doğanı varmış. Semalarda serâzad uçarken bir kazaya uğrayıp
Kâinâtı halk eden Kudret Sâhibi Zât-ı Zülcelâl, yarattığı her şeye dört kademeli tek kánûn koymuş. “1. İctimâ, 2. Hareket, 3. Sükûn, 4. İftirâk” dediğimiz bu kánûn dışına çıkmak için, “yaratılmış” olmamak lâzım! Yaratılmışsan, bu kademelerden geçmek zorundasın. Ya’nî, zerrelerden toplanacaksın, teşahhus edip harekete başlayacaksın, sonra bir noktada duracaksın, toplandığın gibi de dağılacaksın. Bu kánûn herkes
Adalar hâric Avrupa’nın batısını tamâmen gördüm de, doğusu henüz duruyor; dolayısı ile Balkanlar da yerden görmediğim topraklar arasında. Ya’nî, asırlarca Osmanlı bayrağı dalgalanan Amavutluk’u da göremedim. Kasım ayında Vakit’te çıkan “Müslüman kimliğini arayan Arnavutluk” yazısı o yüzden ilgimi çekmişti. Gördüklerini anlatan yazar, dikkatini çeken bir husûsa şöyle parmak basmıştı: “Rüştünü isbâtlamış kimi özel okullar da
Bu Yazıyı Gazete Neşretmedi! Sanki bendeniz İngilizce biliyormuşum gibi, birisi, The New York Sun gazetesinin July 24, 2007 târihli nüshasından bir yazı geçmiş: “Some 12 or 13 years ago, when I was reporting from Israel for the New York weekly, the Forward, I wrote a piece on Kemal Ataturk, the founder of modern secular Turkey,
Gâvurun The Associated Press ajansı 16 Kasım 07 günü haberi geçmiş: “ABD’de 77 milyon üyesi bulunan ve İngiltere Anglikan Kilisesine bağlı Episcopal Church ilk defa gay ve lezbiyenlerin de papaz olmasına müsâade etti ve ayrıca gay ve lezbiyenlerin kiliseye üye olabileceklerini, bu halleri ile kabul edilmelerinde bir sakınca olmadığına karâr verdi. Anglikan Kilisesi bu karâra
Sayısına bereket, ABD’nin Afganistan ve Irak’ta nalları diken askerleri çok mezarlık doldurdu, bu gidişle daha çoook da dolduracak gibi. Dünyâ zindanında bizim de eğlencemiz, onları saymak oluyor işte. Fakat, ölen ve yaralananların rütbesini ısrarla gözlerden gizlemeye çalışıyorlar. Her nasılsa bize bir Cumhuriyet Bayramı armağanı olsun diye herhâlde, Irak’ta tümen komutanlığı yapan Tuğgeneral Jeffrey Dorko’nun yaralandığı
“The Rand Report: ‘Building Moderate Müslim Networks’ ” başlıklı İngilizce bir broşür, İslâm dînini kendi menfaatleri için engel gören ABD’li şâhinlerin ileriye dönük planlarına ışık tutmuş. Dünün sığır çobanları büyük bütçeler harcayarak fizibilite raporları hazırlatmışlar; ki bir yazısında bizim Hasan Karakaya buna çok güzel temâs etmişti. Uzman analizcilerin raporları istikâmetinde, İslâmî sulandırmak, aksiyoner hareketleri söndürmek
O “Kara Panter Richard Moore” olarak ABD’de çetecilik yaparken de ismini duymamıştım, Gana’nın Medine’sinde “Dhoruba Mujaheed Bin-Wahad”a dönüşüp İslâm aşkıyla yanarken de ismini duymamıştım. Onu bana duyuran yazı, “Hakan Albayrak Kara Panter’le” (Gerçek Hayat, 09.02.06) başlığını taşıyordu. Hakan Albayrak’ın Kara Panter ile yaptığı mülâkâta daha önce temâs etmiştim. Bu kara derili, ama beyaz vicdânlı adam
Yaklaşık iki seneye yaklaştı, bu güzel yazı arşivimde hâlâ “hemen” ele alacağım günü bekliyordu. Beynimizi alabora eden gündeme yetişemediğimiz için temâs edemediğim gibi, yazma sırasındaki yerinden kaldırmaya da gönlüm elvermiyordu. Hiç de güzel olmayan bir vesîle ile ele almak zorunda kalışıma üzüldüm, ama kendimi mecbûr hissettim. Bendeniz Hakan Albayrak’la şahsen tanışmıyorum. İslâmî ve insânî hassâsiyyetleri