
Ülkenin belki de en büyük dînî cemaatinin ABD’deki bir papaz okuluna 2 milyon dolarlık bir bağış yaptığının duyulması, ister istemez haberi okuyanlarda değişik duyguların depreşmesine sebeb oldu. Milliyet’i referans göstersek şık olmayacağı için, ben Haber 7’yi esâs aldım. Haberin verilmesiyle birlikte yoğun bir tepki bombardımanı başlayınca, site editörü haberi üç kere değiştirmek zorunda kalmış. Sitede neşredilen tepkilerden az bir kısmına bakalım:
“Neden 3 trilyon para o adamlara verildi? Adamların zâten kaynağı var. O para burda Hıristiyanların misyonerlik yapması için kullanılacak Allâh’ım aklıma mukayyet ol, bunlar iyice çığırdan çıktılar!” (Piri-reis, 14.11.06)
“Bu kadar hatânın üst üste nasıl yapıldığını anlayamaz oldum. Artık herhangi bir desteği vermeyeceğimi açıkça i’lân ediyorum.” (Vecdi Ağanoğlu)
“Hoşgörü diye fakirin fukaranın hakkını küffâra hediye diye sunarken İslâm düşmanlarında en ufak bir hoşgörü görülmüyor. Yine bu ‘hoş bakmamız lâzım’ denenler değil miydi Peygamberimi (hâşâ) küçümseyip küfredenler? Allah aşkına sâbit fikirlerinizi bi kenara koyup, mantık ve inanç çerçevesinde bu insanların içyüzünü görün.” (Adil Ömer)
“İnsan şaşırdı mı işte böyle olur. İslâm âlimlerini elinin tersiyle iter, gider papazlarla çalışır. İslâm âlimleri ile diyalog kuracağına… Gider elin zâlim gâvuruyla diyaloglaşır. Hoşgörüsü ise her nedense Filistin, Irak Afganistan’da ölenler değil de; onları öldürenler üzerinde yoğunlaşır. Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! (Ahmed Ahmedoğlu)
“Merâk etttim bu parayı nerden buldu? Emekli maaşıyla mı? Bana göre cevâbı şu: Bizim saf Müslümanların gönülden sahte göz yaşlarına kanıp da himmet toplantılarında verdikleri paralar! Ey millet! Artık gönlünüz rahat olsun! Sizin yardım paralarınızı hoca efendi gâvurcuklarına yediriyor! Uyanın artık uyanın!” (Cemil Bektaş)
“Benim, senin, onun bunun yaptığı bağışlarla yapılıyorsa, hakkımı helâl etmiyorum. Âhirette iki elim yakalarında olacak” (Sema Şimşek)
“Bu haber uykumu kaçırdı. Yazık Müslümanların helâl paralarına yazık! Biraz da Kur’ân kurslarına yardım etseler, kabul olacak duâ alırlardı.” (Mürüvvet Acar)
“Ne diyeyim… ‘Hoşgörülü’ ola ola bi kulak arkamız kaldı okşanmadık. Kurulacak bölüm ne yapacak? Hıristiyanlara daha bi hoşgörülü olup, yaptıkları zulümleri hoş karşılamamızı mı sağlayacak? Bize, ‘Sana biri tokat atarsa diğer yanağını uzat’ mantığını mı aşılayacak? 2 milyon dolar, 1000’er dolardan memleketimizdeki 2000 garibana verilse, hayatlarının seyri değişir.”(Darılmaca Yok)
Tepkiler yoğunlaşınca, parayı verdiği söylenen kişi bir açıklama yapma ihtiyâcı duymuş. “Üniversite yönetimine ödenmiş tek bir dolar yoktur” diyen Ali Bayram, “İslâmî kürsünün kurulup geliştirilmesini amaçlayan sponsorluk anlaşmamız?” demek sûretiyle ise, öyle bir paranın ödeneceği husûsunda zihinlere açık kapı bırakmış. Bendeniz kimsenin parasının avukatı değilim; elbette isteyen istediği yere verir. Fakat, açıklamada geçen şu cümleler dikkatimi çekiyor:
“Öncelikle Hartford Seminary 150 yıllık köklü bir üniversitedir. Misyoner okulu olarak kurulan Hartford Seminary son 50 yıllık mazisinde misyonunu değiştirmiş ve semâvî dinler ve din mensupları arası diyalog merkezi olarak çalışmaya başlamıştır. Bünyesinde Hristiyanlık Yahudilik ve İslamiyet’le ilgili çalışmalar yapılmakta ve dünyanın dört bir tarafından gelen öğrenciler lisansüstü (master, doktora) öğrenim görmektedirler.” (İnternethaber, 14.11.06)
Şimdi ne oldu? Mâdem orada İslâmiyyetle ilgili çalışma yapılıyor; siz niçin öyle bir gerekçe ile para veriyorsunuz demeyelim de, para vermek için sponsor arıyorsunuz? Hem, siz hiçbir te’sîr altında olmadan “dinlerarası diyalog”u başlattığınızı söylüyordunuz; halbuki elin misyoner papazları elli senedir o işi başlatmışlar! Bu işbirliği neyin nesi?
Kalmasın âlemde bir hakikat Allâh’ım nihân!..
Vakit