
Anadolu’nun bağrıyanık çilekeş delikanlıları bozlağa asılınca, “İflah etmez bu dert beni bitirir!” diye hançerelerini paralar. Ben de şimdi bu sözleri, günümüzde “Deccal” rolünü başarıyla yürüten ABD için yorumluyorum.
Komünizmin bitmesinden sonra artık İslâmiyyeti düşman statüsüne koyan NATO’nun Afganistan’daki Genel Vâlisi Hikmet Çetin, arkadaşımız Adem Demir’e şöyle demiş:
“Burada bir başarısızlık, aslında ABD’nin başarısızlığı olacak. Ondan dolayı ilgisini kesemeyecek. (?) NATO burayı bırakamaz. Çünkü, önümüzdeki sene bu dönemde görev alanı bütün Afganistan’ı kapsayacak. Yabancı güçlerin Afganistan’ı bırakıp gitmesi, uluslararası kurumların başarısızlığı olur.” (Vakit, 2 Kasım 05)
Batının mu’temed adamlarından olan sayın Çetin dos doğru konuşmuş. Bu garib İslâm ülkesinin zenginlik kaynaklarını paylaşmak, o topraklardan yükselecek İslâmî uyanışı da söndürmek için akbabalar gibi Afganistan’a çöreklenen emperyalist güçlerin oradan çekip gitmeleri demek; topyekûn Batı dünyâsının başarısızlığı demektir. Onun için, kendi istekleriyle Afgan topraklarından ayrılamazlar! Ancak, yapılacak tabut merâsimleri hariç!
Aynı tesbît Irak için de geçerlidir. Keferenin niyeti de bu istikámettedir. Ammâ velâkin, Âlemlerin Rabbi’nin bir planı yok mu?..
Geçenlerde bir haber sitesi ABD’de New York’un, “en güvenilir 6. eyâlet” olduğunu duyuruyordu. İnsanların yıkıldıkları zaaf merkezleri, zâten en güvendikleri noktalarda olur. En büyük güç sembolü olan İkiz Kulelerin gümbür gümbür çökmesi, herkese bir şeyler anlatmalı değil midir? Deccalistlerin sevgilisi de işte bu yumuşak karnından gümletilecektir. İncîl’in haberine göre, New York kâmilen haritan silinecek, ABD de dünyâ üzerinde sip sivri kalacak, ülke dışındaki ordularına ise sâdece tabut yolu açılacaktır.
Böyle bir “başarısızlık” sonunda ne olur dersiniz? Haçlı sürüsünü ve sırtını onlara dayadığı için şirretleşen münâfık çetelerini temizleyen İslâm mücâhidlerinin, Doğu Türkistan’dan Filistin’e kadar bütün esir toprakları kurtarması gündeme oturmaz mı?
Samanın altından su yürüterek dünyâ jandarması olan ABD’nin 1990 Körfez harekâtıyla birlikte artık dipçik zoruyla ortaya çıkması, aslında onun sonunu getirecektir. Hicrî 1432 müjdesi, bu gelişmelerin hasat noktasını haber vermektedir. Tanrıdan ilhâm aldığını söyleyen Bush, ülkesinin yıkılışı için hamle başlattığı anlaşıldığı an, aslında şeytanın telkíniyle hareket eden bir zombi olarak târihe geçecektir.
Mantık terâzisini sele veren kişiler hep böyle iddialarla ortaya çıkmışlardır. Kendisi Müslüman bilindiği hâlde gidip de Yunanlı bir Hıristiyan ile evlenen manken bayan da, “Hıristiyan olmadan önce Allah’la konuştum” demiş. Bre hâne-harâb! Senin de New York’un yanıp kül olunca anlarsın şeytanla konuştuğunu?
Köpeksiz köy buldukları için deyneksiz gezen Batılıların sonunu Rasûlullah (sav) Efendimiz 1400 sene önceden haber verdiği için, biz şimdi yol haritasını gözlemliyoruz.
İçinde bulundukları menfî şartların te’sîriyle akılları gözlerine inmiş ba’zı Müslümanların, İslâm için çırpınan dîn kardeşlerimiz hakkında “İslâm’ın imajına zarar veriyorlar” yaygarası koparmalarını anlamakta zorlanıyorum doğrusu. Onlara göre, Pakistan devletinin elindeki atom gücü, “Afgan, Çeçen, Irak, Filistin” mücâhidlerinin şanlı direnişleri hep “İslâm imajına zarar” imiş!
İnanın, ağzımın içinden alev fışkırtasım geliyor. Behey mantık fukarâları! Dünyânın neresinde İslâm var ki, “imajı” ola da “zarar” göre? Her köşemiz cebren ve hîle ile ele geçirilmemiş mi? Allah (cc)’nün kitâbı ve Rasûlü (sav)’in sünneti hangi ülkede “hâkim” ki, imajı ola da zarar göre?
Hz. Mevlânâ (ra) diyor ki: “Kurdun kuzuyu yemeye niyetlenmesinde şaşılacak bir şey yok. Şaşılacak olan odur ki, bu kuzu, kurda gönül bağlamış, âşık olmuştur!”
Mevlânâ’nın ellerini öpeyim; ne güzel teşhîs koymuş! Kurda âşık olmuş ahmak kuzuların gözlerinin açılması için, illâ da kurdun geberdiğini gözleriyle görmeleri mi gerekecek? Merak etmeyin, iflah etmez, bu dert kurdu öldürür!..
Vakit