Sason’lu bir Ermeni olan Aziz Dağcı, kendisi gibi arkadaşlarıyla 2006 yılında “Sason Ermeniler Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği” kuruyorlar. Dernek üyelerinden Erdal Yıldırım diyor ki:
“Bizim ailelerimiz de parçalanmış. Yarımız Hıristiyan kalmış, yarımız İslamlaştırılmış. Benim dayılarım, halalarım var İslamlaştırmışlar. Onlar kendilerini sürekli ispatlamak zorunda kalıyorlar. Hatta bir kısmı İslam’dan daha çok İslamcı olmuşlar.”
Gerçekten de Ermenilerden Müslüman olanlar ciddî Müslüman olmuşlar; târih bunun şâhididir. Erdal beyin şaşırması garib. Asıl şaşırtıcı olan, Ermeni toplumunun bile tiksindiği, Ermenice konuşup Hıristiyan takıldığı hâlde Yahûdî kimliğini gizleyen kriptoların durumudur. İnsan kendi irâdesiyle bir inancı seçebilir; ama hareketleri de o seçtiği inançla uyumlu olur. Adam ben Müslümanım dediği hâlde İslâmın dediğini yapanların aleyhine kumpas çeviriyorsa; kusura bakmayın da, orda başka karanlık niyetler var demektir. Bizim sevimli muhbirimiz işte bu kategoriye giriyor; çünkü eli işte gözü oynaşta, girmediği delik yok. Paraleli düzü bütün Nurcuları, bütün tarikatları harmanladığını kendisi hikâye ediyor. Bir câmi imamındaki bu hareketlilik, hele de hocalarımızın genel şablonunu bilince, size de ma’nidâr gelmiyor mu? Bana geldiği için soruyorum: Ey kripto Fetöcü muhbir efendi, sen Sarıyer’deki toplantıda, o kadar farklı renkleri nasıl bir araya getirdin? Toplantının gündemi ne idi?
Böyle bir toplantının varlığını kendisi sosyal medyada paylaştığı için haberimiz oldu; yoksa kapalı bir toplantıdan nasıl haberdâr olacaktık? Birinci açıklamasında 4 isim vermişti. Ben üzerine gidince, ba’zı isimler daha sıraladı: Binbaşı Selahattin, Albay Mustafa, Prof. Niyazi, Eskişehir’den Said Çalışkan –doğrusu Said beye hiçbir ma’nâ veremedim. Muhbir mühtedinin verdiği isimlerden asker olanları tanımıyorum. Prof dediği eğer bizim eski dostumuz ise, Fetöcülük şâibesi gündeme gelir. PNY içindeki Gladio ekibinden olup Fetönün eleman deposu gibi çalışan Mehmet Fırıncı, Tahşiye Kumpasında Fetöcü polislere muhbirlik yapan Elazığ’dan Muhammed Orakçıoğlu, yine aynı kumpasta bizim aleyhimize Fetöcü polislere muhbirlik yapan bu mühtedi, mutlak vekil Hüsnü Bayramoğlu’nun bacanağı ve kripto Fetöcü kullanışlı maymuncuğun babası Cavit bey dostumuzu ise önceden açıklamıştı. Bir araya gelmeleri neredeyse muhâl olan isimleri, üstelik Elazığ’dan, Eskişehir’den toplamak kolay olmasa gerek. Bu beceriye elbette şapka çıkarılır.
Bu biribirine benzemez zevâtın daha önce bir araya geldiklerini duymamıştık, acaba bu toplantının gündemi ne idi ki? Ma’lûmdur ki, ülkemizdeki iktidârı değiştirmek için büyük projeler kotarılıyor. Son iki sene içinde bilhassa dindar gruplara yatırım yapılıyor; el altından Deva-Gelecek boruları döşeniyor. Dışarıdan yüklü miktarda finansın içeride dolaşıma sokulduğu konuşuluyor. Sosyal medyada ise bu çalışmaların sızıntıları değişik renkte boy gösteriyor. Yeni bir 15 Temmuz’da eski hatâya düşmemek için bu sefer işi sıkı tuttukları uyanık gözlerden kaçmıyor.
Sarıyer’deki gözlerden uzak bir mekânda bu zevâtın sâdece Nur dersi yapmış olmaları umulur; ama bu farklı meşreb sâhibleri mu’tâd olmayan ictimâda bir araya gelirse, ister istemez akla çeşitli sorular hücum ediyor. Sosyal hayattaki dalgalanmalar herkesi uyanıklığa sevk etmelidir. Yeni yeni teşekkül ettirilmek istenen kombinezonların hedefi kendilerini birinci derecede ilgilendirmesi gerekenler, elbette fihi nazar diyecektir.
Ey fırıldak muhbir mühtedi, senin kâmet-i kıymetin bu sayfaya sığamayacak cesâmettedir. Sason’lu hemşehrin Erdal Yıldırım’ı şaşırtma! Bir zamanlar bir tarikat şeyhini Mehdîdir diye bize pazarlamaya çalışıyordun; senin şöhretini dillendiriyorum ki, yeni pazarlarda yeni müşterilerine başka Mehdîler kakalamayasın! Bu kadarı sana yeter. Belki intibaha gelir de fitne fücuruna tövbe edersin diye son def’a yazdım. Yalancı velâyet safsatalarından vazgeç, bizim ferâset radarımızdan kaçamazsın. Eğer tekrâr haddini aşarsan, elimi Arş’a kaldıracağım; beni arzuhâle mecbur bırakma! Bilesin ki, Kerîm olan Rabbimden elim boş dönmez!