Sason, bugün Batman ilinin bir ilçesidir. Eski adı ile “Sasun”, daha geniş bir bölgenin ismi idi. Muş’un Kurtik Dağının güneyindeki Geliguzan bölgesi, Bitlis Mutki ilçesindeki Huyut bölgesi, Batman’ın Kozluk ve Sason ilçeleri, Siirt’in Garzan bölgesi, Diyarbakır’ın Kulp ilçesi ve Silvan’a doğru olan kısmı; ya’nî Dicle Nehrinin doğusu ile Van Gölü arasındaki “Ermeni Torosları” da denilen Güneydoğu Toroslarındaki geniş dağlık bir bölgeye “Sasun” denirdi. Bu bölgenin kadim halkı Ermenilerdi. Silvan-Yücebağ-Muş koridorunda Kürtçe konuşan Hiyan aşireti, Zok-Kurtalan-Muş koridorunda da Arabca konuşan Garzan aşireti de târih boyu bu bölgede iskân edilmiş.
Sasun, Mîlâdî 885’te Bagratuni Ermeni Krallığına dâhil edilmiş. Bagratuni Prensi Davit (Uzun Tavit) 10. Asırda bölgeye göçmen gelen Arap Müslümanlara birkaç köy vermiş. 16. Asra kadar da bölge otonomi şeklinde Bagratunilerin hâkimiyetinde kalmış. Demek, Yavuz Sultan Selim’den sonra bölgeye İslâm hâkimiyeti gelmişse de, halkın ekseriyeti Hıristiyan Ermeni olarak kalmış; Müslüman Kürt ve Araplardan mülkî idârecilerin (mirlerin) kontrolünde yine bir tür otonomileri devâm etmiş. Tâ ki, Tanzimat’la birlikte Batılılar Osmanlının içine el sokup fitne devşirene kadar…
Burada “Bagratuni” kelimesine bir açıklık getirelim. Ermenilerin içinde târih boyu karışmış, ama Hıristiyan olmadığı hâlde Hıristiyanmış gibi gözüken ve Ermenice konuşan Yahûdîler vardır. Bu kripto Yahûdîlere bugün “Pakraduni” diyoruz. İşte Sasun bölgesinde Ermeni krallığı kuran “Bagratuniler” bunlardır. Tanzimat sonrası Batılı ajan misyonerlerin tahrikiyle bölgeyi kışkırtan; İngiliz, Fransız ve Rus silâhlarıyla çeteler kurarak Ermenileri Osmanlıyla karşı karşıya getirenler de hep bu Ermenice konuşan entelektüel Pakradunilerdir. Zanaat, ziraat ve hayvancılıkla geçinen “millet-i sâdıka” dediğimiz zavallı Ermenilerin başını yakanlar işte bu Pakradunilerdir. Târih boyunca dâimâ güç sâhiblerinin çevresine çöreklenmiş, dâimâ para musluklarının başında olmaya i’tinâ eden bu kripto Yahûdîler, her devirde fitne ateşini yakan ekip olmuştur. Üç çeyrek asır Sasun bölgesini Osmanlının başına belâ edenler bu Pakradunilerdir.
Ne gariptir, 1894 Sasun isyânında Kürt ve Arab mirleri Osmanlı ordusuyla birlikte Sasun’a çökünce, bölge Ermenilerinin büyük bir kısmı zoraki Müslümanlığı seçmiştir ki, bunların çoğunu Pakradunilerin teşkil ettiği kanaatindeyim. Bunlar 1895’ten sonra diğer Ermenilerin tasallutundan kurtarılmak için devlet eliyle Osmanlı içine iskân edilmişlerdir. Osmanlının son devirleri ile Cumhuriyetin ilk yıllarında da Sasun kaynamaya devâm etmiş; 1926’ya kadar devlet Sasun ahâlîsini peyder pey Anadolu içlerine mecbûrî iskâna tâbi tutmuştur. Meselâ Isparta’da, Manisa’daki Bitlis’lilerin ana hikâyesi budur. 1914 tehcîrinde Kürt ve Arab beyleriyle ağalarının himâye ederek yanlarına alıp Müslümanmış gibi gösterdikleri Ermeniler de ayrı bir hikâye…
Bu dönmelerin bir kısmı gerçekten Müslümân olmuş, hâlâ devâm eden nesilleri de Ermeni olduklarını bildikleri hâlde İslâma gönülden bağlıdırlar. Bunlar kardeşlerimizdir, Hz. Âdem ve Hz. Nûh’un gerçek nesli bunlardır ve başımızın tâcıdırlar. Dönmelerin bir kısmı ise canlarını kurtarmak için o gün Müslüman gözükenlerdir ki, sıkıntı bu çifte şahsiyetli kişilerdedir. Bu milletin can düşmanı olan Batılılar işte bu çoğunluğu Pakraduni olan kriptoları bularak 5. Kol faaliyetlerinde kullanmaktadırlar. PKK içindeki Ermeni ayağının kökü burada yatmaktadır. İnsanların kalbini yarma vazifemiz olmadığına göre, kişileri beyanına göre kabul eder, ama fiillerine göre değerlendiririz. Gelelim konumuz olan şahsa…
“Sasunlu muhbir mühtedi”nin asıl çehresini tanıyabilmek için bu târîhî detaya girmek zorundaydık. Bu genel bilgiden sonra geleceğiz bu efendinin köyüne. Nereliymiş? Bozkan köyünden. Mevcûd haritalarda Sason’un Bozkan köyü yok ki! Ustaca işin içinden sıyrılmış. Merâk buyurmasın, kırk dalda cambazlık yapan bu uyduruk hocaya zahmet olmasın diye ben araştırıp Bozkan’ı buldum.
Oradan devâm ederiz inşâallah…