Corona, devletlerin ekonomisini vurunca, elbette pabuçlar da pahalandı. Din kisvesiyle dünyâyı avlamaya çalışan uyanıklar bunu görünce, hemen beyaz bayrak kaldırıyor. Yerseniz tabi… Bizim sahaya çıkmamızla birlikte fincancı katırlarının ürktüğünü gören Fetöcü polis muhbirlerinden birisi de, elimi ayağımı öpme ayağıyla beni frenlemeye çalışmıştı. O 45 dakikalık videosunu bir daha dinledim, değerlendirmemi duyurmazsam haksızlık olur.
Diyor ki: “Sason’luyum, Bozkan’lıyım, Şeyhan mahallesindenim. Seyyid Tâceddin-i Arabî’nin soyundanım.”
Kendisini tanıdığımda Haznedar’da terzilik yapan “muhbir mühtedî”, nasıl olmuşsa sonradan Sulukule’ye câmi imamı oluvermişti. O mâcerâları beni ilgilendirmiyor; ama devlet me’mûru gözükürken mâşâallah gezmediği cemaat yok, câmisindeki namazları kim kıldırıyor acaba? Bizimle berâber iken de bir nice yalanlarını gördüğüm için, yıllardır yüzünü görmem. Her gittiği yerde bizim aleyhimize yalan ve iftirâları savurur gezer. 2009’da Fetöcü polislere de bizim aleyhimize verdiği bilgiler, resmî rapor hâlinde Tahşiye Kumpası da’vâsında mahkemeye gelmişti. Emniyet Genel Müdürlüğünden gelen bu resmî raporlara rağmen hâlâ yalan söylüyor.
Şimdi gelelim yeni yalan ve dolanlarına. Yukardaki cümlesinden başlayalım.
Seyyid Tâceddin-i Arabî’nin soyundanmış! Seyyid Tâceddin seni çarpsın inşâallah! Bu zâtı araştırdım, aslı İran Şîrâz’dan, asil bir âile. Hindistan’a yerleşmişler. Kendisi Delhi’nin Senhbel kasabasında Hicrî 951’de doğmuş. Ömrü daha çok Hindistan’da geçmiş. Son zamanlarında da Mekke’ye gelmiş ve Mîlâdî 1640’da orada vefât etmiş. Sen nasıl kendini o zâta nisbet ettin, Allah’tan da mı korkmazsın?
Senin Sason’lu olduğun doğrudur. Hatırın için Sason’u ve köyünü araştırdım. Bak bakalım sen kimsin?
Sason, eski adıyla “Sasun”, aslında dünyâda en çok bilinen isimlerdendir. Osmanlının son zamanlarında da adı sık duyulurdu; 1915 Ermeni tehcirinden sonra unutulmaya yüz tuttu. Gazeteci Ergün Diler ara sıra yazar. 17.12.2020 yazısında da, Çin’e hayat veren Osmanlı Yahûdîsi iki âileden bahseder. Bu âilelerden birisi “Sassoon” adını taşır, ya’nî: Sasun! 800 seneye yakın Bağdad ticâretini elinde bulunduran Sasun âilesi, Osmanlı devletinden “Yahûdîlerin Prensi” demek olan “Nasi” unvânını alacak kadar da beceriklidir. Fakat 1829’da âilenin geleceği olan David Sasun tutuklanır, çokça rüşvet istenir; âile de İngiliz kontrolündeki Bombay’a taşınır. Orada da kısa zamanda büyür; Çin’le yaptığı afyon ticâreti ile tekrâr köşe olur. Bu sefer de İngiltere sarayına sızar, “Şövalye” unvânı alır. 1906’da afyon yasaklanınca da Şanghay’da oteller açar, meşhur HSCB’yi kurar. Dolayısıyla, Sasun kelimesi beynelmilel literatürde çok bilinir. Allâhu a’lem, bu âilenin kökeni “Sasun” bölgesidir, oradan Bağdad’a gitmiş olmalıdır. Târihçiler bunu araştırabilir.
Fetöcü muhbir efendi, Sasun’la hiçbir ilgisi olmayan Taceddin-i Arabî’ye kendisini nisbet edeceğine, bu “Sassoon” âilesine nisbet etse idi, daha inandırıcı olurdu. Zâten son videosunda, kendisine Yahûdî dendiğini söyleyerek, “Yahûdî de olsam, Müslüman olmuşum” diyerek dürüst davranmıştır. Bir Yahûdînin Müslüman olmasına elbette seviniriz. Yeter ki yeniden çıfıtlığa soyunmasa!
Devam edeceğiz…
Yanlışlıkla kaynağından silinen bir paylaşım….
MUHBİR DÖRT NURCU:
ABDÜLKADİR BADILLI, MESUT ZEYBEK,
SELAHATTİN…