Sayın yazar ba’zı okuyucularının kendisini “ateist” sanmasına ma’nâ verememiş, “Pek çok yazımda ve konuşmamda Allah’ın olması ihtimâlinin, olmaması ihtimâlinden daha fazla olduğunu ifâde ettiğimi anımsıyorum” (Türker Alkan, Radikal, 10.02.07) deme ihtiyâcı hissetmiş. İslâmın anaokulu bilgisini alan bir çocuk bile bilir ki, böyle bir inanç Allâh’a îmân sayılmaz, sâhibinin ateist sanılması da normaldir. Allâh’a îmânda “şek”
Geçen yıl Türk basınının amiral gemisinde rotayı ayarlayan Ertuğrul Özkök, “Bana göre ‘Kalvinist Müslüman’ hareketin lideri Fethullah Gülen’dir” (Hürriyet, 26 Ocak 06) deyince, bu fakir de, “‘Dinler arası diyalog’ çorbasına tuz olan herkesi bu kategoriye sokabilirsiniz. Kur’ân ve Sünnet’in nassından sapanların gideceği yer orasıdır” (Vakit, 30.01.06) demek zorunda kalmıştım. Bizden bilinen insanlar niçin kitleleri şaşırtmaktan zevk alırlar,
İslâm dîninin temel emirlerinden birisi de, pek çok âyet ve hadîs ile kat’î nass hükmündeki “cihâd” farzıdır. Arapça “cehd” kökünden gelen “cihâd” kelimesi için, Hekimoğlu İsmail başkanlığında hazırlanan ansiklopedide şu karşılıklar kullanılmıştır: “Dîn düşmanı ile muhârebe. İlim ve îmânla, sözle, fiille Allah yolunda çalışmak. Erkân-ı îmâniyye ve esâsât-ı dîniyyeyi muhâfaza ve îmânı takviye için cehd
Bizim Alevî kesimin kalemşörlerinden Rıza Zelyut, 13 Aralık 06 târihli Güneş’teki yazısına çocukluk günlerinin kış hâtıraları ile başlamıştı. At kuyruğu kıllarından nasıl tuzaklar yaptıklarını ve tuzağa yakalanan kuşları nasıl yakaladıklarını ve analarına közleterek âfiyetle yediklerini yazmıştı. Baharın başladığı bu Nevruz gününde, Rıza’nın yazısına yer vermek içimden geldi. “Kuşu yemle avlarlar” başlıklı yazı, oradan aktüel siyâsî bir
Doğudan bir Müslüman devlet adamının söylediklerini size nakletmiştim; bugün de Batıdan bir ilim adamı Müslümanın görüşlerine bakalım. ABD’nin “Tehlikeli 101 Profesör” listesine dâhil ettiği Prof. Dr. Hamid Algar’ın adını, Risâle-i Nûr câmiası ile tanıştığım 1970’li yıllarda duymuştum. Bedîüzzamân Hazretlerinin eserlerini İngilizceye tercümeye çalıştığı söyleniyordu. Altınoluk dergisinin Kasım 2006 sayısında yer alan mülâkâtın ba’zı kısımlarını 09.02.07
Eski yazılarımı karıştırırken, 12 Nisan 2004 târihli bu başlık dikkatimi çekti. Aradan hemen hemen üç sene geçmesine rağmen aktüalitesini kaybetmemiş gördüğüm için, tekrâr sizlerle paylaşmak istedim. İşte o yazı: Bendeniz aktüaliteye iltifat etmediğim için yazılarımı ekseriyetle târih endişesi taşımadan yazıyorum. Meselâ bugün yazarsam, çoğu zaman siz onu Çarşamba günü okuyorsunuz. O yüzden de günlük hâdiselere
Yönlenecek kişi ve kişiler varsa, elbette yön veren kişi kişiler de olacaktır. Sahasının uzmanı sayın Mahir Kaynak şöyle diyor: “‘Sivil toplum ve düşünce kuruluşları, medya, üniversiteler’ toplumun düşünce biçiminin, tepkilerinin, dostluk ve düşmanlık duygularının oluşmasında birinci derecede rol oynarlar. Bir ülkeyi ve onun halkını, hattâ devlet yönetimini belirli bir biçimde yönlendirmek isterseniz, bu kuruluşlara sızmak, onları
Fransa’nın Calais şehri sâhillerinden, İngiltere kıyılarını seyrettiğimi yazmıştım. Karşı sâhillere ayak basmak henüz nasîb olmadı. Olsun, nasıl olsa İngiliz yayın organı BBC, Birleşik Krallıkla ilgili haberleri bize ulaştırıyor. Birkaç tânesine eğlencelik niyetine bakalım: “Independent on Sunday, İngiliz, İskoç ve İrlandalı kadınların zilzurna olana dek içme alışkanlığında dünyâ birincisi olduklarını yazıyor… Gazeteye göre, bu ülkelerde 17-30
Haber başlığı aynen böyle olunca, ilgimi çekti. “Dündar” kelimesi otomatik olarak aklıma “Can Dündar” ismini getirdi, “Aksu” kelimesi ise “Sezen Aksu”yu. Operatör arkadaş doğrusu iyi bir başlık yakalamış, ister istemez eliniz haberi okumaya sizi sevk ediyor. Ben de öyle yaptım, ama küçük bir şaşkınlık yaşamaya mecbûr kaldım. Canlı fotoğrafta yanak yanağa olanların birisini doğru tahmîn
Allah’ın Ramazan’ında bir değişiklik yok da; bulunduğu zemîne ayak uydurmakta güçlük çekenlerle, geçmişe saplanıp kalmış beynini bugüne çevirmekte nazlananlar için “Ah! Nerede o eski Ramazan’lar?” nostaljisi sembol olmuştur. Önünde yaşayacak daha çoook seneleri bulunduğunu farz eden gençler için bu iç geçirmek bir ma’nâ ifâde etmese de, bizim gibi yaşı altmış olanlara göre gerçekten artık hiçbir