Söz tutmayan karıyı elbette birileri Nirvana’ya ulaştırır. Afganistan ve İran’a girme konusunda da ABD ile sâdık uydusu İngiltere bu misâle benzedi. Bütün dünyâda aklı yeten herkesin toptan yaptığı ikâza kulaklarını tıkayıp, gözlerini yumarak İslâm topraklarını işgâl etliler. O tatlı tatlı yemenin şimdi acı acı çıkarma vakti geldi… Geçen gün bir haberin başlığı, “İngiltere-ABD Irak konusunda
Bu Yazıyı Gazete Neşretmedi! Mevsimlerin insanlar üzerinde te’sîri olduğu gibi, elbette hayvanlar üzerinde de te’sîri vardır. Sâkin sâkin duran sevimli hayvancığın birden canavarlaşması, herhâlde dış te’sîrlere de bağlıdır. Dünyâ yüzünde gerçekten “Müslüman devlet-Müslüman idareci” karaborsa olduğu için, kaynağı semâvî olan emirleri ve yasakları devlet gücüyle tatbik edecek bir merci’ de -Osmanlı sonrası- kalmadığından; İslâm kelimesinden
Hicrî 1300’lü yılların baş belâsı olan Süfyân ile ondan bir asır sonra bütün dünyâya hâkim olan Deccâl fitneleri yüzünden bütün mefhûmlar tersine dönderildi. Ne kadar mikrop varsa baş tâcı edilirken, ne kadar güzel şey varsa çirkin addettirildi. Medya denen korkunç silâh da bu iş için iyi kullanıldı. Dünyânın en kanlı “zâlim”leri “âdil idâreci” sanılırken; kendi
Gençlerin ümitle, ihtiyârların da hâtıralar ile yaşadığı söylenir ki, yanlış sayılmaz. Biz de altmışa geldiğimize göre, elbette mâzîdeki hâtıralarımız bizim için ehemmiyyetlidir. Lâkin, hayâtın acı gerçekleri merhametsiz makaslarıyla o güzel manzaraları kesiyor, parçalıyor, çirkinleştiriyor. İnsan da ister istemez bu fânî dünyâdan bâkí bir âleme yüzünü çeviriyor. Yoksa başka türlü ölüme gülerek gidilebilir miydi!.. Yirmi yaşında
Sitenin o gün seçtiği yazılar arasında onunkisi dikkatimi çekti. Çünkü, “Allah hangi baş bağlama yöntemini emrediyor?” (Haber 7, 16.06.07) başlığını kullanmıştı. Titizlikle okudum… Sebebini bilemiyorum, ama dünyâ ve âhiret görüşlerimiz hiç tutmayan ba’zı aydınlara karşı son yıllarda daha müsâmahâkâr olmak içimden geliyor. Onlardan birisi de bu okuduğum yazının sâhibi Zülfü Livaneli. Henüz üzerimde gençliğin hükmettiği
Siz de, haberin başlığını, “20 ülke istihbaratı tefsîr yazacak” şeklinde okusaydınız, elbette merâk ederdiniz. ABD’nin Florida eyâletinde de bir St. Petersburg şehri varmış da, 4-7 Mart târihleri arasında yapılan toplantılarda 20 ülkenin istihbârâtı bir araya gelmiş. “Kur’ân’ın tenkidine duyulan âcil ehemmiyet, modern İslam, modern üslûb çerçevesinde Kur’ân-ı Kerîm in yeniden tefsiri, Kur’ân’ın sekülerleştirilmesi, cihâd, hilâfet,
Gorbaçov’un akıllı politikalarıyla komünizmden kurtulan ve kısmî bir serbestliğe geçen Rusya, Batı ile olan dengesini hâlâ tam oturtabilmiş değilse de, artık büyük ölçüde kendi stratejisini çizmiş gibi gözüküyor. Dolayısıyla, Batı ve bilhassa “Amerikan” kokusu aldığı hareketleri, millî menfaatleri açısından daha bir dikkatle ta’kib etmeye başladı. Eski Doğu Bloku ülkelerine ABD tarafından füze kalkanı sistemlerinin yerleştirilmek
İngiltere kraliyet tahtının üçüncü sıradaki vârisi Prens Harry, askerlik mesleğinde vatanına hizmet ediyor. Kariyer sâhibi olarak yükselebilmesi için, onu Irak’a göndereceklerini açıklamışlardı. Orada ateşin içinde küçük bir birliğe kumanda ederek pişecekti Prens ki, sonra bir gün tahta geçerse, İslâm âlemini yakma işinde tecrübesizlik yapmaya! Geçen ay sonunda Prensin Irak’a gönderileceğini açıklamış olan İngiltere Genelkurmay Başkanı
Bizim gençliğimizde Halit Arapoğlu idi yanılmıyorsam, bu Barak havasını yanık yanık seslendirirdi: “Kalk gidelim de bu el bize yaramaz!” Şimdilerde ise hemen herkesin dilinde bu söz var. Yurt içinde de, yurt dışında da bu endişe havasını görüyorum. Kitlelerde dillendirilemeyen bir tedirginlik seziliyor. Çanakkale’den sıhrî hemşehrim Osman Mertoğlu ağabeyimizin torunu, kısa devre bir yüksek okul tecrübesi
9 Mart günü Almanya’nın Ahlen şehrindeyiz. Akçaabat’lı Hacı Adem bize bahçesinde gril yapacak. Geçen yıl da başımıza aynı şey gelmişti, ya’nî biz masaya çökünce yağmur başlamıştı. Izgaradaki mahâretini çadır kurmakta da gösteren Hacı Adem, hemen masanın tepesine naylon geçirmeyi becerdi. Tepemiz şakırdarken biz de barbekünün ateşi karşısında malı götürdük. Diyeceğim o ki, mevsimler her yerde