Hangi yumurta, hangi yüz kişi? Haberi bana geçen arkadaşımız bu girişi kullandığı için ben de aynen başlığa aldım. Eğer bahsi geçen yüz kişi, hamallar derneği üyeleri veyâ sazan balığı avlayıcıları kulübü mensûbları olsa idi; “Yumurtanın sarısı/Yere düştü yarısı” türküsüyle espri yapabilirdik. Mezkûr haberin başlığı, “Dünyâya yön verenlerin yarısından fazlası Yahûdî” (Zaman, 16.10.07) olunca, bırrrr, öyle
Başlık gazete tarafından ” ‘Yessirû’nun Anlamı” olarak değiştirildi. İnsanlık târihi, Cenâb-ı Hak tarafından gönderilen dînlerin insanlar tarafından fare gibi kemirilip bozulduğuna çok şâhid olmuştur; ama bu asırdaki gibi korkunç tahrîfâta rastlanması mümkün değildir. En “son ve mükemmel” dîn olan “İslâm”, en “son ve mükemmel” peygamber olan “Hz. Muhammed (asm)” bu âlemi teşrîf ettikten sonra yapılan
Bayram, çocuklar için bir ma’nâ ifade eden bir mefhûm olsa gerek. Şimdikilerin beynine girme imkânım yok, ama bizim çocukluğumuzda öyle idi. O bir sihirli kelime olarak içimize heyecan veriyordu. Komşuların evlerini ve tanıdıkların yüzlerini sanki hiç mi görmemiştik; ama o gündeki görüşün havası başkaydı. Çünkü, o gün bayramdı… “Gitti de gelmedi cânân, buna ne çâre!”
Bir Ramazân ayının daha sonuna geldik. Bu gece inşâallah son terâvihi kılacağız, son sahura kalkacağız. Kazancımız ve kaybımızla berâber 1428 Ramazân’ı bize veda’ etmeye hazırlanıyor. Kâfirlerin işgâli altındaki İslâm beldelerinde şimdiye kadar hep kefere vururken, bu mübârek ayda tersi olmaya başladı. Zâlim ve kâfir işgâlcilere dünyâ dar gelmeye başladı. Zillet ve esârete düşmüş Müslümanların kurtuluşu
Haberin başlığını okuyunca merâkım tahrîk oldu: “Cemâat liderleri iftar çadırında buluştu!” Mahrecin devlet ajansı olması, haberi daha da ilgi çekici kılıyordu. Şişli Belediyesi’nin verdiği iftarda “cemâat liderleri” ne arıyor? Üstelik hem de ortalığın “darbe” yazılarıyla ısındırılmaya çalışıldığı bir devrede? Başbakan Erbakan’ın cemâat liderlerine verdiği iftarın neye âlet edildiğini de bilince… Haberi okuyunca rahatladım: “Yemeğe, Türkiye
Nerede o, “Yâaar bana bir eğlence meded!” diye na’ra atan Karagöz? Nerede o, ince zekâsıyla hileye yöneldikçe tokadı yiyen Hacivat? Nerede o, bize kahkahalar attıran tuluat ustaları? Biz mi o günlerde dünyâdaki rezâletin farkına varamadığımız için Direklararası martavalları ile Ermeni oyunlarını “Ramazân eğlencesi’’ niyetine çerez yapardık; yoksa essahtan mı âlemde eğlenceye yer kalmadı? Unuttum sanılmasın,
Ye’cûc ve Me’cûc ateşine yonga atan Vatan gazetesi, Başkan Bush’un Irak’ı işgâlinden dört ay sonra söylediği şu sözü tekrâr almıştı: “Tanrı bana, ‘George, git Afganistan’daki teröristlerle savaş’ dedi, gittim savaştım. ‘George, git, Irak’tâki despotluğu bitir’ dedi, bitirdim. Şimdi bana Tanrı’nın ‘Git, Filistinlilerin devlet kurmasını sağla, İsraillileri güvenliğe kavuştur, Ortadoğu’ya barış getir’ dediğini hissediyorum. Tanrı’nın izniyle
Geçen asırda İslâm dîni üzerine yazdığı eserlere i’tirâz edilmeyen ender isimlerden birisi de Elmalılı Hamdi Efendi’dir. Avrupalıların, İslâmın “cihâd” emri üzerine ortaya attığı iki tür görüşü şöyle özetlemiş: “Bir kısmı, doğrudan harb i’lânının karârlaştırılmış, câiz bir mes’ele olduğunu bahane ederek, İslâmın saldırgan ve sırf kılıç kuvvetiyle yayılmış bir dîn olduğunu iddia etmek suretiyle onun İlmî,
Bizim Rıza artık eskisi gibi değil, -cehaletten kaynaklanan sapmalar hâriç- akıllı yazılar da kaleme alıyor. “Zavallı Müslümanlar” başlıklı yazısından ba’zı kısımları birlikte okuyalım: “Yeni bir Ramazân’a girerken, İslam dünyasına bakınca, içim yanıyor: Yoksulluk bu dünyâda… Çatışmalar, savaşlar, ölümler, bu dünyâda. Bir yandan Haçlılar öldürüyor Müslümanları… Bir yandan kendi içlerindeki mezhep savaşları… Zengin İslâm dünyâsı çatışmalarla
“Uzun zamândır Siyonizmin kontrolü altına giren Vatikan, dünyânın hemen hemen en zengin kara para stoklarıyla birlikte hedefine doğru ilerliyor. Her ülkede bulunan kiliseleri ve Hıristiyan kitleleri de emellerine âlet ediyor.” Hâlbuki, görünüşte “Vatikan” ap ayrı bir inancın merkezidir, Siyonizmle de ilgisi olmaması gerekir. Herkes öyle zanneder. Dessâs Yahûdî tanınmadığı müddetçe, böyle sanma yanılgısı devâm edip