Başlık gazete tarafından ” ‘Yessirû’nun Anlamı” olarak değiştirildi.
İnsanlık târihi, Cenâb-ı Hak tarafından gönderilen dînlerin insanlar tarafından fare gibi kemirilip bozulduğuna çok şâhid olmuştur; ama bu asırdaki gibi korkunç tahrîfâta rastlanması mümkün değildir. En “son ve mükemmel” dîn olan “İslâm”, en “son ve mükemmel” peygamber olan “Hz. Muhammed (asm)” bu âlemi teşrîf ettikten sonra yapılan şu bozguncu harekâtın adını koymak bile zordur.
Bizzât Yaratıcı tarafından “üsvetün hasenetün” (Ahzâb, 21- kendisine uyulması gereken en güzel örnek prototip) i’lân edilen; “Men yutîu’r-rasûle fekad etâallah” (Nisâ, 80) emriyle kendisine itâat edenlerin doğrudan Allâh’a itâat etmiş sayıldığı; “Ve mâ yentıku ani’l-hevâ, in hüve illâ vahyün yûhâ” (Necm, 3-4) nassıyla ancak vahiyle konuştuğu belirtilen; “Femâ âtâkümü’r-rasûlü fehuzûhû ve mâ nehâküm anhü fentehû” (Haşr, 7) fermânı ile emrettiklerini uygulamak ve yasakladıklarından da kaçınmak zorunda olduğumuz; Allâh’ı sevip sevmediğimiz noktasındaki mehenk olan “fettebiûnî” (Al-i İmrân, 31) buyruğu ile de kesin itâata mecbûr olduğumuz Kâinâtın Efendisi (sav) Efendimizi devreden çıkaran yüzlerce, belki binlerce cereyân İslâm âlemini ayrık otu gibi sarmıştır.
Rabbimizin inzâl buyurduğu her âyetin ne ma’nâya geldiğini bizzât îzâh eden -merâk eden Taberî tefsirine bakabilir- ve o kudsî lafızların anlama çerçevesini çizen Zât-ı Nûrânîye rağmen, bugün önüne her gelenin Kur’ân’ı açıp yorumlamaya kalktığını esefle seyrediyoruz. Sanki 1.400 senedir bu dînin “ilmi” olmamış, branşları teessüs etmemiş, “İmâm-ı A’zam, İmâm-ı Şafiî, İmâm-ı Ahmed, İmâm-ı Mâlik, İmâm-ı Buhârî, İmâm-ı Müslim, İmâm-ı Mâturîdî, İmâm-ı Eş’arî, İmâm-ı Gazâlî, İmâm-ı Rabbânî, Şâh-ı Geylânî, Şâh-ı Nakşibend, Bedîüzzamân vb” mümtâz örnekleri hiç bu âlemde yaşamamış gibi; kendi kafasına göre veyâ daha doğru bir ta’bîrle İslâm düşmanı müsteşriklerin yönlendirmesi ile yeni yeni İslâm anlayışı îcâd edenleri hayret ve dehşetle görüyoruz.
O zamân, bizim dînimiz de “spor, politika, müzik, geyik muhabbeti” türünden basit bilgiler yığını mıdır? Eslâf-ı izâmın bir ömür vererek öğrenmeye çalışması enâyilik miydi?
Evet, “Yessirû ve lâ tuassirû” (Kolaylaştırın, zorlaştırmayın) emri vardır, “Ed-dînü yüsrün” (Dîn kolaylıktır) bir kâidedir, “Lâ harace fî’d-dîn” (Dînde zorluk yoktur) gerçektir; ama bu cümlelerden yola çıkılarak “üsvetün hasenetün” denen zâtı devreden çıkarmaya kalkmak nasıl bir cinâyettir? Dîni kolaylaştırmak demek, Rasûlullah (sav)’in yaptığını değiştirmek, bozmak, onun yapmadığını yapmak demek midir?
Efendiler, eğer Müslüman değilseniz, size bir sözümüz olamaz, dilediğiniz gibi nâr bahçelerine doğru at koşturabilirsiniz! Fakat, Müslüman olduğunuzu iddiâ ediyorsanız, bu dînin Peygamberi olan Zât (asm), yataktan nasıl kalkacağımız ve tuvalete nasıl gireceğimiz de dâhil, hayâtın her ânı için bir ölçü koymuş ve kendisi bizzât öyle yaşamıştır. Kendi yakın arkadaşları ve ailesi için nasıl bir “Yessirû” (Kolaylaştırın) ölçüsü koymuşsa, ancak o ölçüler dâhilinde siz de kolaylaştırabilirsiniz. Onun sünnetini terke, tebdîle, ta’dîle, tahrife, tahfife kalkan “Yessirû” işi, aslâ İslâm’ı kolaylaştırmak olmayıp bilakis ortadan kaldırmak demektir. Tıpkı bizden önceki ümmetlerin yaptığı gibi, Allâh’ın dînini aslî hâlinden çıkarmak ma’nâsınadır.
“Yessirû” demek, namazı bir vakte indirelim, rek’atları azaltalım, orucu kaldıralım, tesettüre ehemmiyet vermeyelim, hudûdullahı defterden silelim, cihâdın şeklini değiştirelim, horozdan kurban keselim, fâize kılıf uyduralım, kâfirlerin inancını da “dîn” kubûl edelim, câmilere sıra koyalım demek değildir. Aksine, Sünnet-i Seniyyeye daha sıkı sarılalım demektir.
Bu fakirin inancı bitemâmihâ böyledir. Lâkin, piyasada bu inanç değil, “Yesirrû” kılıfı ile dîn bozgunculuğu yapan ekran kuşlarının, keferenin gönderdiği milyar dolarları iç eden sahtekar cemaat liderlerinin, ilâhiyat diploması göstererek müsteşriklik yapmak üzere yetiştirilenlerin inancı revâc görmektedir.
Öylelerin “Yesirrû” sözünü -arkalarındaki o ağalar olduğu müddetçe- boğazlarına tıkma gücüm yok, sâdece “Hastirû” demekle yetiniyorum…
Vakit