“Uzun zamândır Siyonizmin kontrolü altına giren Vatikan, dünyânın hemen hemen en zengin kara para stoklarıyla birlikte hedefine doğru ilerliyor. Her ülkede bulunan kiliseleri ve Hıristiyan kitleleri de emellerine âlet ediyor.”
Hâlbuki, görünüşte “Vatikan” ap ayrı bir inancın merkezidir, Siyonizmle de ilgisi olmaması gerekir. Herkes öyle zanneder. Dessâs Yahûdî tanınmadığı müddetçe, böyle sanma yanılgısı devâm edip gider. Ölen Papanın “Polonya Yahûdîsi”, halefinin de “Alman Yahudisi” olduğu görmezden gelinir.
Şimdi gelin, TC Yahûdîsi vatandaşlarımızın gazetesinden bir haber okuyalım:
“Eski Yahûdî Kardinal yaşamını yitirdi. Katolikliğe geçen bir Yahûdî olan Kardinal Jean-Marie Lustiger, Paris’te 80 yaşında vefât etti. Yahûdîlikten Katolikliğe geçerek kilise hiyerarşisinde yükselen, Fransa’daki Roma Katolik Kilisesi’nin en etkili kişisi olmayı başaran Lustiger, 5 Ağustos Pazar günü yaşamını yitirdi.”(Şalom, 08.08.07)
Annesi Polonya Yahûdîsi olan Lustiger, bir başka Polonya Yahûdîsi olan Papa II. Jean Paul’ün de çok yakın “dostu” imiş.
Pek tabiî ki, çok çok iyiniyet şerbeti içmiş dostlarımız, “Ne var bunda? Bir Yahûdî, Hıristiyan veyâ başka bir dîn mensûbu olamaz mı?” diyeceklerdir. Bu gáyet ma’sûm suâle doğru cevâb vermekte cidden zorlanıyorum. Erbâbı elbette bilir ki, sorunun cevâbı nettir: “Hayır! Bir Yahûdî başka hiçbir inanca girmez! Girer görünse de, o yine Yahûdîdir!” Târih boyunca da Abdullah ibni Selâm (ra) gibi bir-iki istisnâ dışında dürüstü hiç olmamıştır.
Bana inanmıyorsanız, Şalom gazetesine haberi geçen Nelly Barokas’a kulak verin:
“Alışılagelmiş başpiskopos ve kardinallerden farklı olan Lustiger, Yahûdî mîrâsı ile, seçtiği inancı sentezlemeyi başarmıştı! 1987 yılında ‘Le Choix de Dieu’ adı altında yayımlanan sohbetlerinde, ‘Hıristiyanlık Yahûdîliğin meyvesidir. Ben hiçbir zamân Yahûdî kimliğimi inkâr etmedim’ demişti.”
Asıl adı “Aaron” olan Lustiger, önce adını değiştirip, Yahûdî kimliğini gizleyerek kiliseye giriyor. Böylece bir Fransız Hıristiyanı görüntüsüne girerek hem Nazilerden paçayı kurtarmış, hem de girdiği inancı bozmayı başarmış! Barokas böyle diyor: “80 yaşında kanserden ölen Kardinal Lustiger, 1940-44 Nazi işgáli sırasında Yahûdî bir çocuk olarak Katolik okullarında gizlenmiş, bu arada Katolik dînine geçmişti.” 2002’de yazdığı “La Promesse (Vaad)” adlı kitâbda Hıristiyan ve Yahûdîleri “gerçek diyalog” yapmaya çağırmış ve orada, “İsrail’in bir Yahûdî Devleti için değil, İbrânîler için Tevrât’ın bir referansı olduğunu” yazmış.
A yavrum, hiç “Yahûdî Hârûn”, “Hıristiyan Jean-Marie” olur mu? Tıpkı “Müslüman Hüseyin, Müslüman Abdullah” olmayacakları gibi…
Nelly Barokas yine Şalom’da yazıyor ki: Yahûdî Kardinalin cenâze töreninde, kuzeni Arno, ölüler için söylenen Ârâmîce Kadiş Duâsını okumuş. Hem Yahûdîlikte hem de Hıristiyanlıkta önem taşıyan 113. Mezmûr, İbrânîce ve Fransızca olarak Kardinalin diğer bir akrabâsı Jonas Moses tarafından okunmuş. Bir başka Yahûdî olan Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ise ABD’deki tatilini yarıda keserek cenâzeye katılmış! Fransa Yahûdî Cemâati, CRİF Başkanı Richard Prasquier tarafından temsîl edilmiş. Alman Yahûdîsi Papa Benedict de mesaj yollamış! Fransız Başbakanı ve ba’zı bakanlar da cenâzede imişler…
Koca dünyânın tepe noktalarını hemen her tarafta saran Siyonizmi siz çocuk oyuncağı mı sanıyorsunuz. İki bin senedir sabırla örülen bir ağın son sahnelerini bizler yaşıyoruz. Onun için, Kaplan’ın yazdıklarını hayâl ürünü, komplo teorisi sanmayın. Böyle bir gücü maddeten kırma imkânımız olmadığına göre; hiç olmazsa bilelim de, kendi inancımızı korumaya çalışalım. Her uzatılan hıyara tuz alıp seğirtmeyelim…
Vakit