
İslâm dîninin temel emirlerinden birisi de, pek çok âyet ve hadîs ile kat’î nass hükmündeki “cihâd” farzıdır. Arapça “cehd” kökünden gelen “cihâd” kelimesi için, Hekimoğlu İsmail başkanlığında hazırlanan ansiklopedide şu karşılıklar kullanılmıştır:
“Dîn düşmanı ile muhârebe. İlim ve îmânla, sözle, fiille Allah yolunda çalışmak. Erkân-ı îmâniyye ve esâsât-ı dîniyyeyi muhâfaza ve îmânı takviye için cehd ve gayret etmek. Şerîat-ı Garrâ’nın ahkâmını muhâfaza, Kelimelullâhı i’lâ, küfr-i mutlakın ve küffârın (Süfyan ve Deccâl’ın) fitnelerini def ile hâkimiyyet-i Hakk’ı te’mîn eylemek gayreti.” (Yeni Ansiklopedi, c.l, s. 303)
Cihâd’ı emreden âyetlerden Hac Sûresi 78. âyet-i kerîmede, “Ve câhidû fillâhi hakka cihâdihi” (Allah uğrunda, hakkını vererek cihâd edin!) buyurulmaktadır. Aynı Ansiklopedi, Elmalılı Tefsîri’nden bu âyetle ilgili şu açıklamayı veriyor: “Cihâd: Düşmana müdâfaa gücünü sarf etmektir ki, üç kısımdır: Birisi, zâhir düşman ile mücâhede; birisi, şeytan ile mücâhede; birisi de nefs ile mücâhededir. Ba’zıları burada cihâddan murâd evvelkidir demiş, ba’zıları da hevâ ve nefs ile mücâhededir demiş. Fakat evlâ olan, üç kısmın üçüne de şâmil olmasıdır. Ve bu şümul, hakikat ile mecazın cem’i kabilinden değil, mücâhede mefhûmunun bizzât şümûlündendir. Şüphe yok ki, mücâhede, mukâteleden eammdır.” (agans, s.304)
Yine “cihâd”ı emreden Tevbe Sûresi 73. âyette “Yâ eyyühe’n-nebiyyü! Câhidi’l-küffâra ve’l-münâfıkı’ne vağluz aleyhim!” (Ey Peygamber! Kâfirlere ve münâfiklara karşı cihâd et, onlara karşı sert davran!) buyurulmaktadır. Yine Elmalılı’dan bu âyet için de şu açıklama alınmış:
“Bundan anlaşılıyor ki, cihâd yalnız seyf u kıtalden eammdır. Zîrâ, münâfiklara gizli kâfir oldukları haysiyyetle açık kâfirler gibi harb u kıtal ile cihâd melhuz değildir. Münâfıklara karşı cihâd, ızhâr-ı hüccet ve ikame-i hudûd ile müfesserdir. Filvâkı’ cihâd; seyf, lisân vesâir herhangi bir vâsıta ve suret ile olursa olsun bezl-i cühd ederek çalışıp uğraşmak, mücâhede eylemek demektir ki, kıtal bunun bir nev’-i mahsûsudur.” (agans, s.304)
Aynı ansiklopedide şöyle deniyor: “İslâm âlimleri, harb hukuku ile alâkalı olarak (Ankebût, 46) âyetinden, kendilerine tam tebliğ yapılmasına rağmen yine de mütecâviz olanlara müdâhale etmek gerektiğini anlamışlardır.” (s.304)
“Kur’ân, (Bakara, 193), (Enfâl, 39) gibi âyetlerde, fitne ehlinin ifsâdât ve tecâvüzâtı durdurulup âsâyiş ve emniyyetin tam te’mîn edilmesine kadar, cihâdın lüzûmu beyân edilir.” (s.305) “Kur’ân, (Tevbe Sûresi 38 ilâ 42) ve emsâli âyetlerinde, Fîsebîlillah cihâdı, dünyâ menfaatlerine tercih etmek gerektiğini beyân eder.” (s.305)
“Bütün ümmet için bilhassa İslâm ve Kur’ân hizmetinde fedâkârâne ve sebâtkârâne çalışan mücâhidler için, dâimâ tâzeliğini koruyan ve Kur’ân (Tevbe Sûresi 117, 118) âyetlerinde bahsi geçen Tebük Seferindeki bir hâdisede çok çeşitli ders ve ibretler vardır. Ezcümle, maddî ve ma’nevî cihâda bir tekâsül ve ihmâl, bilhassa kendi şahsî hayâtına temâyül gösterip özürsüz olarak cihâddan geri kalmak ve böylece cihâd ruhuna ve fedâkârâne sebâta fütur getirmek ve kuvve-i ma’neviyyeyi kırmaya sebeb teşkil etmek büyük mes’ûliyyetleri mûcibdir. Cihâd ruhuna zararlı düşen bu gibi fiil ve hareketlerin cemâatça ve bilhassa ileri gelen kimseler tarafından takbih edilmesi, böyle temâyül ve hissiyyâtların inkişâfına meydan verilmemesi, bir nev’i tenkil ma’nâsında, bu hâdise bir levha-i ibrettir.” (s.306)
Aynı ansiklopedi, Peygamber Efendimizin (sav) “cihâd” ile ilgili şu iki hadîs-i şeriflerini de “Bülûğu’l-Meram”dan naklediyor: “(Câhidü’l-müşrikîne biemvâliküm ve enfüsiküm ve elsinetiküm), ‘Müşriklerle mallarınız, canlarınız ve dillerinizle mücâhede edin!” buyurmuşlardır. Düşmanla muhârebe etmek, nass-ı hadîsle kıyâmete kadar devûm edip gidecektir. Rasûlullah (sav) , (Kaazın ilâ yevmi’l-kıyâmeti el-cihâdü), yâni ‘Cihâd kıyâmete kadar devam edecektir’ buyurmuşlardır.” (s.305)
Sizi fıkıh kitaplarının İlmî ta’bîrleri ile boğmamak için, Timaş Yayınlarının neşrettiği bir günümüz ansiklopedisinden aktararak “cihâd” emri ile ilgili dinin ahkâmını köşeme taşıdım. Buna rağmen hâlâ, “Günümüzde cihâd yoktur” diyerek İslâmın farzlarını inkâr edeceklere yapacak bir şeyimiz yoktur. Bu dünyâ imtihan dünyâsıdır, kalbler de Allah’ın tasarrufundadır; O mühürlemişse kim açabilir? [27 Nisan 04 târihli bu yazının ehemmiyyetine binâen tekrâr okunmasında fayda yok mu? Mustafa Kaplan]
Vakit