Bizim Alevî kesimin kalemşörlerinden Rıza Zelyut, 13 Aralık 06 târihli Güneş’teki yazısına çocukluk günlerinin kış hâtıraları ile başlamıştı. At kuyruğu kıllarından nasıl tuzaklar yaptıklarını ve tuzağa yakalanan kuşları nasıl yakaladıklarını ve analarına közleterek âfiyetle yediklerini yazmıştı. Baharın başladığı bu Nevruz gününde, Rıza’nın yazısına yer vermek içimden geldi.
“Kuşu yemle avlarlar” başlıklı yazı, oradan aktüel siyâsî bir sahaya atlamış. Ben de katışıksız Alevî olmama rağmen Rıza ile kafalarımız çoğu zamân barışmaz. Lâkin, bu yazısını teşkil eden ana fikre aynen imzâ atıyorum. “AB yemi” ara başlığından sonrasını birlikte okuyalım:
“Batılı beyaz Hıristiyan emperyalizmi, Türkiye’yi aynen bizim kuşlara yaptığımız gibi yemleyerek kendine çekiyor. Bu yemleri Başbakan Erdoğan; bağıra bağıra ‘Kazan-kazan’ formülü olarak ilan ediyor. AB; Kıbrıs’ı Türkiye’nin elinden çekip almak kararında. ‘Yoksa, sizi AB’ye almayız!’ diyor. Başbakan Erdoğan; bu baskı karşısında; Kıbrıs’ın yasal yönetiminin Kıbrıs Rumları olduğunu onaylamak istiyor. Bu kabul edişin ortaya çıkış şekli de Türkiye’nin limanlarını, havaalanlarını, yani gümrüğünü Kıbrıs Rum kesimine açmasıdır. ‘Açılsa ne olur ki!’ diyenlere tekrar hatırlatıyorum: Bu açılma kararı; Kıbrıs’ın yasal yöneticisinin Kıbrıs Rum Devleti (Kıbrıs Cumhuriyeti) olduğunu kabul etmektir. Bunu kabul ettiğiniz zaman da sizin Kuzey Kıbrıs’taki haklarınız otomatik olarak ortadan kalkacak; oradaki 40 bin askeriniz işgalci konumuna düşecek; Türkiye’nin Kıbrıs ile bağlantısı kesilecektir. Atalarımızın dört buçuk yüzyıl önce aldığı bu adayı, masada Avrupa’ya teslim etmeye evet diyorsanız; Başbakan’a hak verebilirsiniz.”
Yazısının sonundaki, “Sayın Başbakan; kuşları, yemle avlarlar. Talat’ın ve sizin önünüze dökülen yemler; Kıbrıs’ı ve Türkiye’yi yemek içindir” sözü çok ma’nidârdır. Afferim Rıza’ya, güzel bir teşbih ile derdini güzel anlatmış. Keşke bir de pek akıl erdiremediği dînî sahaya girmese…
Efendim, bahar deyince koyunlar, kuzular, ya’nî hayvanlar akla geliyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 9 Ağustos 06 târihli Resmî Gazete’de hayvancılık işletmelerine dâir bir yönetmelik yayınlatmış. Yönetmelikte geçen “Zatî ihtiyâç amaçlı hayvancılık işletmesi” ifâdesi açıklanırken, “2 baş domuz” kapasiteli işletmeler de buraya dâhil edilmiş. Bir başka maddede ise; “Domuz işletmelerindeki hayvanların nerede kestirileceği, etlerinin bütün ve yarım gövde, parçalanmış karkas, kemikli, kemiksiz, yağlı ve yağsız etlerin pazarlama şekli ve nerelere pazarlanacağına ilişkin bilgi” ve “Domuz etlerinin kıyma halinde pazarlanması ve sucuk, salam, sosis, kavurma ve benzeri işlenmiş ürünlerde kullanılması izne tabi olduğundan bu doğrultuda alınan izin belgesi” ibâreleri konmuş.
Kâhir ekseriyeti Müslüman olan bir ülkede “domuz” gibi İslâm’ın haram kıldığı bir hayvana müsâade edilmesi tartışmaya açıksa da; elbette Müslümanlardan müteşekkil bir iktidârın hınzırla ilgili çalışmaları izne tâbi’ yapması, çoğunluğun iyiliği içindir. Hem bu ülkede yüz binlerce “Ermeniyiz” diyen bulunduğuna göre, onların yiyeceği domuzu düşünmek de hükümetin vazifeleri cümlesinden olmalıdır…
21 Aralık 06 târihli Millî Gazete’de de, Başbakan’ın ABD ziyâretinde Kissinger’la görüşmesi haber yapılmıştı. Erdoğan’la New York’ta görüşen Mûsevî örgütleri Konferansı Demeği’nin (Conference of Presidence of Major Jewish Organizations) Başkan Yardımcısı Malcolm Hoenlein; “Pek çok konuda fikir birliği içindeyiz ve aynı endişeleri paylaşıyoruz. Farklı düşüncelerimiz, önemli olmayan konular üzerinde” demiş. Bir Müslümanın, bir Yahudi ile “pek çok” konuda fikir birliği içinde bulunması mümkün olamayacağına güre, Hoenlin çıfıtı yalan söylüyor olmalı!
Haberi veren gazete, “ABD’yi sık sık ziyaret eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, her gittiğinde mutlaka Mûsevî dernekleriyle görüşerek, görüşlerini alıyor. Hamas lideri Halid Meşal ile görüşmemek için havalimanına giderken yolunu değiştiren Başbakan Erdoğan, ABD’de Yahudi lobileri ile sık sık bir araya geliyor” demişse de, bu Nevruz gününde kışı, tuzağa düşen kuşu, domuzu ve hınzır çıfıtı düşünmenin zamânı değil!
Çiçeklere bakın, bulutlara bakın, cambaza bakın!..
Vakit