Yönlenecek kişi ve kişiler varsa, elbette yön veren kişi kişiler de olacaktır. Sahasının uzmanı sayın Mahir Kaynak şöyle diyor:
“‘Sivil toplum ve düşünce kuruluşları, medya, üniversiteler’ toplumun düşünce biçiminin, tepkilerinin, dostluk ve düşmanlık duygularının oluşmasında birinci derecede rol oynarlar. Bir ülkeyi ve onun halkını, hattâ devlet yönetimini belirli bir biçimde yönlendirmek isterseniz, bu kuruluşlara sızmak, onları hazırladığınız projeye uygun davranmaya ikna etmek etkili ve yeterli bir yoldur.” (Star, 14.01.07)
Şu söyledikleri de sözün mütemmim cüz’ü olmuş:
“Sonuç olarak, toplum ve onun düşüncesi, bir gücün istediği gibi biçimlendirilir. Bunun yanında farklı değerlendirmelerin önlenmesi de bu faaliyetin bir parçasıdır. İstenenleri söyleyenler ön plana çıkarılır, şöhret hâline getirilir, aykırı kişiler etkisizleştirilir.”
Elhâk doğrudur! Bilhassa “aykırı kişiler” kategorisinin başına gelenleri hakkalyakín mertebesinde en iyi bilenlerden birisi de bu fakir olsa gerektir. Zîrâ, “yön veren” elin şakası yoktur! Biz kendi ülkemizin yön verenlerine hâh u nâhâh râzı olmuşuz ya, elin çıfıtı tâ okyanuslar ötesinden elini sokmaya kalkmasa!
Kaynak’tan dört gün önce de bizim Hasan Karakaya yine nefis bir yazı döktürmüştü. ABD’de Smith Richardson Vakfı desteğinde RAND Corporation adlı şirkete hazırlanan “ABD’nin İslâm dünyâsında izlemesi gereken strateji” konulu bir rapordan söz etmişti. Yahûdî asıllı Danimarkalı bir sosyolog olan Cheryl Bemard, Müslümanlara karşı nasıl bir politika izlemeleri gerektiğini inceden inceye yazmış.
Kökü Afgan Şiâsı olarak gözüken -belki de Peştu dili konuşan bir Mûsevî olan- Zalmay Halilzad’ı Irak işgali sonrasında daha yakından tanımıştık. Bu Zalmay’ın da karısı olan bu dişi çıfıt, İslâm ümmetini dört kısma ayırmış. “Laikler” ve “Modernistler” zâten onların istediği gibilermiş. Azıcık gayret isteyen “Gelenekçiler” de mühim sayılmıyor; illâ “Fundamentalist” dediği ta’vîzsiz Müslümanlar var ya, işte bütün dolap onların başında dönüyor! Beş sene önce yayınlanan raporunda ABD cönilerine şöyle akıl veriyor:
“Modernistlerin eserlerini ve çalışmalarını yayınla ve dağıt. Geleneksel Müslümanları, fundamentalistlere, ya’nî köktendincilere karşı destekle!.. Geleneksel olarak adlandırılan kurumlarda modernist sîmâların sayısını artır!.. Gelenekçiler arasında bulunan farklı gruplar arasında ayrımcılık yap!.. Modernizm anlayışına daha yakın olanları diğerlerine karşı destekle. Sufizmi güçlendir!.. Fundamentalistler dediğimiz köktendincilerin İslâm yorumunu ve çelişkilerini sorgula!.. Bunu, her plâtformda yap!.. ”
Teferruâtım Hasan Karakaya’mn 10.01.07 tarihli yazısında okumuş olmalısınız, ben sâdece can alıcı ba’zı başlıkları seçtim. Bütün dünyâya “yön veren” elleri görmemiz, onların neyi nasıl yaptıklarını anlamamız, onların taktiklerini bizim ülkemizde de aynen tatbik edenleri tanımamız için buna gerek vardı. Müslümanlara âit olduğu bilinen bir sürü müessesenin içinde cirit atan başka kimlikli kişilerin haddi hesâbı var mı ki? O tür insanların koro hâlinde yaptıkları da, dişi çıfıtın tavsiye ettiklerinden farklı mı ki? Onlara bir taş attığınız zamân, karşınıza Müslüman kimlikliler çıkmıyor mu?
Sözü bitirmeyi yine Hasan’a bırakıyorum, yazısının son kısmım aynen alıyorum:
“Hadi, daha açık yazayım: içimizdeki bu ‘Amerikan kıçı yalayıcıları’ var olduğu ve onlar ‘Amerika ne derse, o!’ demeye devam ettiği sürece: bu ülkede ‘birlik’ de olmaz, ‘dirlik’ de!.. İçimizde o kadar ‘şahsiyetsiz ve şerefsiz Zalmay Halilzad’ var ki, ilk önce onları tanımamız ve oyunlarını bozmamız gerekiyor!.. Yoksa, ‘Irak’a dönmemiz’ işten bile değil!. Bunun, bir ‘Hilâl-Haç savaşı’ olduğunu görmemek için, insanın ‘ahmak’ olması gerekir!.. Çünkü, sadece ahmaklar ‘görmez’ler, ‘bitmez’ler, ‘hissetmez’ler!.. Haaa, bir de ‘Amerikan muhibbi’ olmak gerekir ki; onlar işgâllere direnenlere bile ‘terörist’ diyor!.. Asıl ‘terörist’ler, asıl ‘haydut’lar dünyâyı ‘kan gölü’ne çeviriyor, ama onları görmüyorlar!. Ervâhına ‘yuh’ olsun!..”
Biz de yönümüzü bu “yön veren”lere göre mi ayarlayacağız ya’nî?..
Vakit