Haber 7’de merhûm Şeyh Said Efendi’nin solcu torunları ile ilgili başlığı görünce dikkatimi çekti. Yazıyı okudum, ama imzâ konmamıştı. Üslûbundan tanıdım, Hürriyet’in sitesine girdim, gerçekten de tahmin ettiğim gibi Soner Yalçın’a âitti. Pakize Hanım’ın yazısını da o vesîle ile gördüm. “Aşûrelik buğday” başlığı Alevî damarımı tahrîk ettiği için olacak, bana da kendisini okuttu. Hayâtın tabiî akışına uygun güzel ve sâde bir yazı okumuş oldum. En güzel yeri ise sonu olmuş. Diyor ki:
“Şimdi diyeceksiniz ki, ‘Kimin cumhurbaşkanı olacağına kafa yoracağına…’ Bakın, bu aşûre mevzuu sandığınız kadar önemsiz olsaydı, yedi yılda bir idrâk edilirdi ‘aşûre ayı’!” (Pakize Suda, Hürriyet, 18.02.07)
Barış Manço olsaydı hemen bebelere “10 numara” tabelalarını kaldırtırdı. Espri, bu fakirin kadın zekâsı ile ilgili teorilerine tam bir istisnâ teşkîl edecek kadar şâhâne olmuş. “Bravo Pakize Hanıma” başlığı işte bunun için…
Benim asıl temâs etmek istediğim nokta ise, Soner Yalçın’ın yazısı münâsebetiyle, tutturmak istediği üslûbla ilgili olacak. Yazdığı kitâblarla entel çevrede bir beyin fırtınasına yol açan Yalçın’ın “Efendi”lerinden birisini bir dostta gördüm ve baştan sona bir karıştırdım. Şu bahsi geçen 18 Şubat târihli yazısında da aynı üslûbu görülüyor zâten.
Bir kısmını benim dahi bilmediğim bilgileri görmek elbette hoşuma gitti. Eğer o bilgiler Soner Yalçın’ın alnının teri ile toplanmışsa, kendisini cidden takdîr ediyorum. Zîrâ, yirmi sene önce 31 Mart ile ilgili bir araştırmaya girmiştim de, beynim durmuştu doğrusu… Fakat, sanki önüne konulmuş yumaklardan dantel örmesi istenmiş gibi, bilgilerin bir kısmını yanlış netîcelere bağlamaya kalkmış. Bilhassa beni birinci derecede ilgilendiren Bedîüzzamân Hazretleri ile ilgili kısım gibi…
Soner Yalçın’ın engin müsâmahasına sığınarak şimdi onun üslûbunu taklît etmeye çalışacağım:
“Soner Yalçın”, çok geniş ve derin ilişkileri olan bir isimdir. Yaptığım araştırmalara göre, “Soner” ismindeki “Son” hecesi, ba’zı araştırmacılara göre âilesinin “Ericson” firması ile olan bağlantılarına veyâ eski eşinin Nevada’daki “Henderson State University” ile ortaklık münâsebetlerine işâret etmekte ise de; aslında amcazâdesinin Kenedy sûikastinin kaymağını yiyen ABD Başkanı “Lyndon B. Johnson” ile uzaktan akrabâ olmasından dolayı isminin başına eklendiği görüşü ağır basmaktadır. Anadolu’nun “düdük” dediği âlete “korna” denmesi bile, aslında Soner’in villasındaki aşçının yeğeni tarafından büyük vurgun malzemesi yapılan “klakson” îmâlâtını sotalamak içinmiş.
“Soner” ismindeki “er” takısı ise tamâmen kamuflajdır, karışık soy şeceresi içinde yer alan “Ergun, Ersöz, Eruygur vb” generalleri gizlemek için eklenmiştir.
Bir kısım uzmanlar da, “Soner” kelimesinin son kısmının “ner” olarak okunmasına dikkat çekerek, oradan “Fener” kelimesine atıf yapıyorlar. Koyu bir “FB” taraftarlığının, aslında “FBI” ile olan alışverişini simgelemeye dönük olduğu; hattâ “Fener” isminden yola çıkılarak Patrikhâne bağlantısına kadar ulaşılabileceği iddia ediliyor…
“Yalçın” soyadı ise tam bir maymuncuk gibi kullanılmış. Kendisinin akıl hocası olan değerli bilim adamı “Yalçın Küçük” ile ilgisi burada âşikâr gözüktüğü gibi; “yal” hecesi de birçok yumağın düğüm noktası oluyor. Patagonya’daki “Yale Üniversitesi” kanalıyla akan kara paralarla bu araştırmalara finans te’mîn edilirken; eşi Malatyalı olan değerli dostum “Sadık Yalsızuçanlar”ın edebî formasyonundan tırtıklamalarla verilen bilgiler kâğıda dokülmüş deniyor. Hüseyin Üzmez Ağabeyimiz tarafından kurşunlanan “Ahmet Emin Yalman” isimli Yahûdî vatandaşımızın Malatya’da nallanmak istenmesinde bu bağlantı gözden kaçmazken; Ağca’nın Malatya’lı olması da izleri Vatikan’a kadar götürüyor. 28 Şubat’ın mümtaz isimlerinden “Aytaç Yalman Paşa” ise çıplak gözle görülüyor…
“Yalçın” soyadındaki “çın” hecesinden ve hecenin târih içindeki ses kaymaları dolayısıyla girdiği “çün” şeklinden “Çüngüş”e, dolayısıyla Karakaya Barajına ve istimlâk yolsuzluklarından köşe dönenlere; “çin” şeklinden ise Anadolu’nun “perçin” ticâretini elinde toplayanlara, oradan da “Perinçek” ismine yatay geçiş yaparak Doğu dostumuzun eski Mao aşkı sebebiyle “Çin” bağlantılarına kadar yol uzatmaya köşemiz el vermiyor…
Soner Bey’e derdimi arz edebildim mi acabâ? Kusura bakmasın, Pakize Hanım’ın sâde üslûbuna yine bravo demek zorunda kalıyorum…
Vakit