Irak işgâlinin geldiği yere son noktayı Fransa Başbakanı Dominique Villepin koymuş, İngiliz Financial Times gazetesine beyânât vermiş. Habere başlık olarak “ABD’ye Irak’tan çekil çağrısı” yazan BBC’den şu cümleyi aynen naklediyorum:
“ ‘Irak’ta 1 yıla kadar hiç ABD ve İngiliz askeri kalmayacağı söylenmezse, Irak’ta daha fazla ölüm ve krizden başka bir gelişme olmaz’ diyen Fransa Başbakanı, ‘Teşhis acımasız: ABD Irak’ta başarısız olmuştur’ dedi.” (BBC, 06.02.07)
Neoconlar ve her ülkedeki paralı maşaları ne kadar beygir sağrısına su serpseler de, şu gerçeğin değişmesi mümkün gözükmüyor. Akl-ı selîm sâhiblerinin görüşü doğru çıktı, ABD ve şürekâsı Irak’ta tam bir bataklığa saplandı. Gerçi Villepin temâs etmemiş, ama Afganistan için dahi aynı şeyi rahatlıkla söyleyen uzmanları okuyoruz.
10 Ekim 06’da ABD’nin Bağdad yakınlarındaki Falcon askerî üssüne güpe gündüz yapılan baskını ve üssün duman edildiğini nakletmiştim. Ma’lûm, Savunma Bakanı Rumsfeld’in istifası da o hâdisenin arkasından gerçekleşmişti. Geçen ay da Kerbelâ’da benzer bir hâdise yaşanmış. İHA’nın haberini Haber 7’den okuyalım:
“ABD ordusundan yapılan açıklamada, profesyonel bir şekilde hareket eden direnişçilerin kontrol noktasını beş SUV aracından oluşan konvoyla geçtikleri ve kendilerinden şüphelenilmeden kamu tesislerinin arasında yer alan Amerikalılara ait Müşterek Koordinasyon Merkezi’ne girmeyi başardıkları ifâde edildi. Açıklamada, Amerikan askerlerinin kullandığı türde silahlara ve ekipmanlara sâhib 9 ilâ 12 silâhlı direnişçinin, ABD askerleri arasına girer girmez etrafa ateş açarak çevreye el bombaları fırlattıkları bildirildi. Direnişçilerin ilk anda 1 ABD askerini öldürdükleri ve çok serî hareket ederek 4 askeri etkisiz hâle getirdikten sonra araçlara bindirerek kaçırdıkları ifâde edildi. Bu arada askerî alan içindeki 3 Humvee cipinin de direnişçiler tarafından tahrîb edildiği belirtildi.
“ABD ordu sözcüsü Yarbay Scott Bleichwehl yaptığı açıklamada, ‘Saldırganlar, Iraklıların kontrol noktasını geçerek, Amerikalıların bulunduğu bir yere giriyorlar. Bu güvenlik zafiyetinin sorumluları kim veya nedir, bunu belirlemek için tüm delilleri araştırıyoruz’ şeklinde konuştu.” (Haber 7, 27.01.07)
Biliyorsunuz, kaçırılan ABD askerleri bir hafta sonra ölü bulunmuştu…
Aynı sitenin üç gün sonraki bir haber başlığı da, “Irak’tan Arap ülkelerine yardım çağrısı” şeklindeydi. Tunus’da başlayan Arap Devletleri İçişleri Bakanları toplantısına katılan Irak İçişleri Bakanı Cevad Kazım El Bulanî, “güvenlik güçlerinden binlerce ölü ve yaralı bulunduğunu” belirterek yardım istemiş (AA, 30.01.07). Konsey’e Irak’ın ödemesi gereken katkı payını da ödeyecek durumları olmadığını belirten Bulanî, borçlarının ertelenmesini taleb etmiş! İşgal kuvvetlerinin, petrol zengini Irak’ı getirdikleri noktayı ibretle arz ediyoruz…
Her ne kadar ABD ve MOSSAD kaynakları bilgi kirliliği yaparak aksini söylemeye çalışsa da, Irak’ta ABD ve işbirlikçisi hükümeti zor duruma düşüren [“sâiklerin başında El Kaide örgütünün geldiği” çıkarılmış, yerine “direnişçilerin gücü” yazılmış.] inkâr edilemiyor. Batılılarda şimdi de, “Bükemediğin bileği öp!” anlayışına uygun gelişmeler görülüyor.
Geçen yaz Avusturya’nın Lambach kasabasında yol kenârındaki bilboardlarda Bush ile Usâme’yi yan yana gösteren fotomontaj resimler dikkatimi çekmişti. Şimdi de Avustralya kiliselerinin ba’zılarında “Îsâ, Usâme’yi kucaklıyor” pankartları asılmış (Vakit, 02.02.07).
Haberde deniyor ki: “Merkez Baptist Kilisesine asılan pankartta ‘Îsâ diyor ki: Düşmanlarınızı sevin ve size zulmedenler için duâ edin’ yazıyor. Başka ba’zı kiliselerde de El Kaide’nin lideri Usâme Bin Laden için duâ edilmesi çağrıları içeren yazılar asılı. ‘Îsâ, Usâme’yi kucaklıyor’ pankartının fotoğrafının Daily Telegraph’da yayımlanması, bunun uygun bir mesaj olup olmadığı konusunda ülkede tartışma oluşturdu.”
Hz. Îsâ (as)’ın Usâme’yi kucaklaması, herhalde sâdece esnek düşünen bir Hıristiyan kilisesinin fantezisi olmasa gerek. Nüzûlü yaklaşan o Zât, kendisine zemin hazırlayan bir hareketin liderlerini kucaklamakta herhâlde tereddüd etmeyecektir. İşin güzel yönü, Batılılar arasında mızrağın çuvala sığmadığını görenlerin çoğalmasıdır. Kendi kitlelerinden gelen baskılar da arttıkça, sahte gerekçelerle dünyâyı kana bulayan zâlimlerin sonunun yaklaşması kolaylaşacaktır.
Vakit