
Kütüb-i Sitte’de geçen şu metin çok dikkat çekicidir. Sahabe-i kiramdan Hz. Huzeyfe bin El-Yeman (ra) şöyle demiştir:
“Allah’a kasem ederim ki, bilmiyorum acaba Peygamberin sahabelerine bu hadîsler unutturuldu mu, yoksa unuttular mı? Allah’a kasem ederim, Rasûl-i Ekrem (asm), dünyânın sonuna kadar gelecek olan fitneleri ve o fitneleri çıkaran reisleri, tâ üç yüzden daha fazla kimseleri bize isimleriyle, babalarının isimleriyle ve kabilelerinin isimleriyle haber verdi.” (Ebû Dâvûd)
Demek, Allah Rasûlü (sav) Efendimiz, kıyâmete kadar olacak mühim hâdiseleri isimler vererek bildirmiş. İşte Hz. Ebû Zer (ra)’in rivâyet ettiği şu hadîs de bunlardan birisidir:
“Benî Ümeyye’den dessas bir adam [Kuveyt Emîri], bir beldede [Kuveyt’te] hâkim olur. Bir sultan [Saddam] gelir onun saltanatına gâlib olur veya saltanatı onun elinden alır. O da Rumlara [Amerika] sığınır ve Rumları ehl-i İslâm üzerine getirir. İşte bu, âhirzamânın kanlı harblerinin başlangıcıdır” (Naim bin Hammad, Kitâbü’l-Fiten, 291)
Evet, Saddam’ın Kuveyt’e girmesiyle dananın kuyruğu koptu. Cin bir kere şişeden çıktı, bir daha geri sokulması mümkün de değildir. Şimdi şu hadîse dikkat edelim, Efendimiz (sav)’in mûcizesini görelim:
“Sonra Şam bölgesinden olan Irak’da cebbâr bir adam zuhur eder ki; o adam Süfyânîlerden biridir ve onun bir gözünde hafif bir aksama vardır. Onun ismi ‘Saddam’dır. O, kendisine muârız olanlara karşı saddamdır.” (Kelde bin Zeyd, Esme’l-Mesâlik Lieyyâmi’l-Mehdiyyi’l-Meliki Li-külli’d-Dünyâ Bi-emrillâhi’l-Mâlik, 216)
Saddam Hüseyin’in hem zulmünü, vuruculuğunu ve hem de sûretini ifâde eden metin, aynı zamânda onun “Süfyânî” (İslâmı bozanlardan) olduğunu haber veriyor. Metne bakalım:
“Bütün dünyâ ‘Küçük Kût’ta [Kuveyt’te] onun için toplanırlar ki, Saddam da bu Kuveyt’e daha evvel aldatılarak girmiştir. Bu Süfyânîde [Saddam’da] hiç bir hayır yoktur. İllâ ki İslâmiyyete dönerse o zaman onda hayır olur. O hem hayır, hem de şerdir. Mehdî-yi Emîn’e hâin olana veylolsun!” (age)
Yaşayarak gördük ki, Saddam kendi saltanatı için yaptığı bâtıl kânûnları terk ederek İslâmiyyetin hâkimiyyeti için çalışmadı. Hz. Mehdî (as)’ın ordusunu teşkîl eden mücâhidlerin kıymetini de anlamadı. Bu hadîs, 1991’deki Irak Harbini haber verdiği gibi, Saddam devrinde Hz. Mehdî (as)’ın zuhuruna da işâret etmektedir. Çünkü, devâmında diyor ki:
“Hicretten bin dört yüz sene sonraki akidlerden iki veya üç akid say [Hicrî 1420-1430 târihleri arası]. O vakit Mehdî-yi Emin çıkar ve bütün dünyâ ile harb eder. Dalâlete düşenler [Hıristiyanlar] ve Allah’ın gadabına uğramış olanlar [Yahûdîler] ve [İslâm ülkelerinin başındaki] münâfıklar İsrâ ve Mi’râc beldesi olan Kudüs’teki ‘Meciddûn Dağları’nda onun için toplanırlar. Bütün dünyânın ve bütün hilelerin melikesi de Mehdî’ye karşı çıkar ki, onun ismi zâniyedir [Amerika]. Bu melike [Amerika] o gün bütün dünyâyı dalâlet ve küfre sevk eder. Yahûdîler de o gün dünyâca en yüksek makamdadırlar. Bütün Kudüs’e, mukaddes beldeye hâkimdirler. Bütün dünyâ denizden ve havadan Mehdi’nin üzerine hücum eder. Ancak çok soğuk ve çok sıcak beldeler müstesnâ [Afganistan işgâline karışmayan İskandinav ve Afrika ülkeleri], Mehdî bakar ki, bütün dünyâ çirkin hile ve planlarla aleyhinde ittifak ettiklerini görür. Fakat, bilir ki, Allah daha şiddetli mekr sâhibidir ki, onların bütün hilelerini akim bırakır. Ve bütün kâinât O’nun mülküdür ve O’na dönecektir ve merci yalnız O’dur. Ve bütün dünyâ aslı ve fer’iyle O’nun bir hilkat şeceresidir. İşte bu kudrete mâlik olan Cenâb-ı Hak, Mehdiye nusret için en şiddetli bir darbe ile onları vurur ve karayı, denizi ve semâyı onlar üzerine yandırır. Ve semâ da onların üstüne şiddetli yağmurunu yağdırır. O gün bütün ehl-i arz küffâra la’net eder. Allah da bütün küfrün zevâlini irâde eder.” (age)
Başka bir söz ilâve etmeyi zâid addederim. Demek oluyor ki, kâfirlerin şu anki güçlü görüntüleri kimseyi aldatmasın. Yakında Allah’ın yardımı gelecek; Afganistan tarafından çıkacak İslâm mücâhidleri İsrail’i de yıkarak Kur’ân’ın hâkim olduğu şer’î devleti kuracaklar ve Hz. Mehdi (as)’a teslim edeceklerdir. Verilen haberler çıktığına göre, elbet bu da yakındır.
Bize de o zamân gerine gerine harmandalı oynamak düşecek herhalde! Ya bugün bize bıyık altından gülenler?..
Vakit