Gazetelerin manşetleri, artık ilkokul seviyesine inen ahlâksızlık haberleriyle çalkanıyor. Tam iki sene önce bugün bu sütunda aynı başlıkla kaleme aldığım yazıyı tekrâr dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bakın bakalım, aktüalitesinde bir reyting kaybı var mı:
“Sanki duyunca ne olacaksa? Bu çocuklar hayatlarının baharında yüksek tahsil için bir başka beldeye sanki analarından babalarından habersiz mi gidiyorlar? Onların gitmelerine rızâ gösterenler, nasıl bir zemîne yolcu ettiklerini de gerçekten bilmiyorlar mı?
Geçen ay Çanakkale’ye gitmiştim, rahmetli kayınbirâderin hanımı Hesna Yenge, kendi sokaklarında bir evde kalan yüksek tahsil talebelerinin görüntülerini anlattı; insanın havsalası almıyor. En küçüğü 18 yaşında olan genç kız ve erkekler bir dâireye doluşur da; orada ne olmaz? Nelerin olacağı şu haber başlığından anlaşılmıyor mu?”
“Karadeniz üniversitesi yıllardır öğrenci pornosuyla çalkalanıyor…Öğrenci pornolarını jandarma yakalıyor, yenileri çıkıyor.” (Nethaber, 20.12.04) Şu da haberin devâmı:“Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde (KTÜ) öğrenciler arasında porno kasetlerin elden ele dolaştığı ihbârını alan jandarma timleri, 3’ü KTÜ öğrencisi 4 kızın, gizli kamerayla kaydedilmiş sevişme görüntülerinin bulunduğu CD’leri ele geçirdi.”
Bu erkek ve kızlar bu ülkenin çocukları ve tahsil görmeleri için gönderilmişler. Ne tahsil görmüşler ya! Rahmetli babam üçkâğıtçılardan bahsederken, “İtoğluit mektebinden me’zûn olmuş” derdi. Bu ülkede dağ başındaki küçücük kasabalara bile birer yüksek okul konduranların hedefi, acabâ şu erken me’zûniyyet yolunu açmak mıydı? 1999’da Isparta’nın Toros tepelerinde bulunan Sütçüler kasabasındaki hâli görünce, bu mealde bir yazı yazmıştım.
Kaseti ele geçen çocukların kimlikleri tesbît edilmiş. Kızlar, âileleri duyacağı için korkudan şikâyetçi olmamışlar, dolayısıyla dosya rafa kaldırılmış. Bu çocukların utanması çok ayıp doğrusu, onlar kestirmeden meşhûr olmanın basamaklarına soyunmuşlar. Nasıl olsa önlerinde Kekilli ablaları gibi bir örnek var!
Alman Die Welt gazetesi, 2004 yılının en mühim 100 kişi listesine 33.sırada Sibel Kekilli’yi, 72.sırada da Fatih Akın’ı almış! Bu iki Türk asıllı kişi, aslını unutarak Avrupa bataklıklarında boğulmuş iki kişinin hayatlarını oynadıkları bir filmle meşhur olmuşlar. Porno starı kızımız Sibel, Almanya’nın 33. kişisi olmuş! Sanki 33 dereceli mason nişanı almış gibi! Ben Almanları ciddî bir millet bilirdim. Bir porno figüranını ön plana çıkarmakla, bizi nasıl alçalttıklarını mı düşünüyorlar acabâ?
Siz şimdi, âile ve çevre baskısından kurtulmuş bir gencin, tanımadığı bir çevredeki serbest hayâta atılmakla, hangi meçhûle sürüklendiğini düşünemiyor musunuz? Ey analar-babalar! Sesim kulağınıza giriyor mu? Yine rahmetli babam, âilesindeki ahlâksızlığa karşı kayıtsız kalanlar hakkında, “tülü kulak” ta’bîrini kullanırdı. Buradaki “tülü” kelimesi, “tüylü” demektir; gelen söylentilere aldırmayan ma’nâsındadır.
“Ey ülkenin geleceğini düşünmesi gerekenler!” desem, sözümün boşlukta kalacağından endişeliyim. Bu netîce zâten onların eseri değil mi? Geçen gün de Gaziantep’te yatılı erkek lise talebelerinin koğuşlarında yatılı kız öğrenciler yakalanmış! Fuhuş yaşını ilkokula doğru indirenlere elbette madalya vermek gerekir, hem de alınlarının üst çıkıntılarına takmak üzere!
Gazeteleriyle, dergileriyle, televizyonlarıyla bu sektörü destekleyenleri aynı madalyadan mahrum bırakmak da adâlete sığmaz. Kadınları özgürlüklerine kavuşturmak için canhıraş feryâd edenlerin bilcümlesi de aynı mükâfatla taltife değer doğrusu. Aynı madalyada, Kur’ân’ın “Vekarne fî büyûtikünne” emrine rağmen, kadınların yuvalarından -gerekçesi ne olursa olsun, şer’î mâzeret hâriç- çıkmalarına zemin hazırlayan dîn kardeşlerimizin de acabâ bir payları olamaz mı? Şerefli İslâm fıkhını “erkekler hazırladı” mantığıyla/mantıksızlığıyla peşinen mahkûm ederek zındıka komitelerinin en gözde âleti olan kadınların “beşeri baştan çıkarıcı” adımı atmalarına, yâni “yuvalarından çıkmalarına” kol-kanat gerenler, gelinen nokta i’tibâriyle bir mes’ûliyyet hissetmeyecekler midir?
Haydi, haremlerinizle poz verin objektiflere! Şâire, “Yüzünde göz izi var, sana kim baktı yârim?” dedirten, o mâsum körpelerin sokağa salınması değil midir? Mübârek olması gereken kadın yüzlerinin “göz göz” edilmesi, içinizde zerre kadar bir ürpertiye yol açmıyor mu? Yoksa, domuz çiftlikleri gerçek miydi?..
Vakit