
Haberin başlığı “Fethullah Gülen, ömrünü barışa adadı” (Zaman, 07.11.06) olunca, ister istemez bakıyorsunuz. ABD’de tertiplenen bir sempozyumun haberi idi. Pek çok ilim adamı konuşmuş, Gülen hareketinin ehemmiyyetini belirtmiş.
İngiltere Central England Üniversitesi’nden Ian Williams, İslâm dînindeki “cihâd ve şehîd” kavramlarına Gülen’in fikirleri doğrultusunda yorum getirmiş. “Gülen’in fikirleri yıllardır biliniyordu ve hiç değişmedi” diye konuşmuş. ABD Central Oklahoma Üniversite’sinden Yunanca profesörü Darian De Bolt, Gülen’in, Batıdaki radikal hoşgörücülerden daha geniş hoşgörü sâhibi olduğunu söyleyerek, “Türkler, içlerinde hayât bulan bu görüşler nedeniyle gurur duyabilirler” demiş.
Katışıksız bir Türk olarak elbette gurûr duymamak mümkün değil! Göğsümüz kabarıyor, heyecandan hafakanlar basıyor! Hele de sempozyumun ikinci gününde konuşulan “karşılıksız verme” felsefesi daha canlı geçmiş. Kapanış konuşmasını gözyaşları içerisinde yapan Oklahoma Üniversitesi kıdemli profesörlerinden Tom Boyd, “Türklerde gördüğüm bu ‘verme arzusu’ paketlenen bir şey olsa da, almayı çok seven Amerikalılara bolca dağıtılsa” demiş.
Doğrusu bu cümleyi anlamakta zorluk çekmiştim. Çünkü, bu hareketin ülkemizdeki kıymetli mensûbları, “alma, isteme, toplama” merkezli çalışmalarıyla tanınıyorlardı. Bu gâvur onların hangi hareketine bakarak Türklerde hep “verme arzusu” bulunduğu kanâatına varmış?
Neyse, bir hafta sonra çıkan “Papaz okuluna 2 milyon dolar bağış” (Milliyet, 14.11.06) başlıklı haberi görünce merâkım zâil oldu. Bu haberi aktaran Haber 7 ise, “Papaz okuluna îslamiyetin yanlış tanınmasını engellemek amacıyla kurulacak İslâm Kürsüsü için verilen 2 milyon dolar, ‘misyoner okuluna bağış’ olarak yorumlandı” demiş. Gerek Milliyet’in ve gerek Haber 7’nin verildiğini kabûl ettiği 2 milyon dolar, papaz okulu olarak bilinen Hartford Seminary’nin internet sitesinde, “Türk dînî liderden 2 milyon dolarlık bağış” başlığıyla duyurulmuş. Benim Haber 7’den indirdiğim metin şöyle:
“ABD’deki Turkish-American Journal’de yer alan bilgilere dayandırılan haberlere göre, söz konusu bağışı Gülen cemaati adına Fatih Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi Ali Bayram yaptı. Hartford Seminary Halkla İlişkiler Müdürü David S. Barrett yaptığı açıklamada, Hartford Seminary tarihinde ilk defa Müslüman bir cemaatten bu kadar büyük bir bağış aldıklarını söyledi.
“Turkish-American Journal’de yer alan bilgiler, misyoner okulunun aldığı en büyük bağışın 1997’de 6 milyon dolar olduğunu ortaya koyarken Gülen’in bağışını yapan Bayram, ‘Bu para İslamın yanlış anlaşılmasını önlemek amacı ile Modern İslam Kürsüsü kurulması için verildi’ gerekçesini gösterdi. 2 milyon dolarlık bağışın İslâmî kurallara göre toplanan paralardan elde edildiğine, yani kumar, alkollü içki ve sigara satışından edinilmediğine dikkat çekildi.”
Dîndeki hassâsiyyet elbette bu kadar olur! Gâvurun kursağına bile bir gram haram lokma gönderilemez! Bu 2 milyon doların Anadolu’daki çilekeş cemâat mensûblarının zekât, sadaka, kurban derisi, fitre, bağış olarak bin bir sıkıntıyla topladıkları “temiz” paralardan verildiğine şübhemiz zâten olamaz!
Biz ne yapsak, Türklerdeki hastalık derecesine gelen “verme arzusu” hasletini elin gâvuruna anlatamıyorduk. “Uzun yıllardır Gülen cemaati ile çalışan Seminary Papaz Okulu” -bu ibâre aynen haberin metninde yer almaktadır- bu gerçeği gün ışığına çıkardığı için zâten o 2 milyon doları anasının ak sütü gibi hakketmiştir. Şimdi, Prof. Tom Boyd gözyaşları arasında kapanış konuşması yapmasın da kim yapsın? 2 milyon dolara ağlanmaz mı? Demek, Türklerdeki “verme arzusu” test edilmiş bir gerçek imiş!
Ülen insafsızlar! Bu ülkede benim gibi milyonlarca gariban var ki, şu gâvur gibi ağlamayı dört gözle bekliyor! “Verme arzunuz” anlaşılsın diye tâ Amerika’ya mı gitmeniz gerekirdi?
Tepki ve yalanlama kısmına ise ayrıca bakmamız gerekiyor…
Vakit