Son iki yazımda İKÖ şemsiyesi altında Mekke’de, hem de Müslüman devletlerin lider kadrolarıyla “reform” karârları aldığına temâs etmiştim. İslâm dîninin, orijinal metinleriyle korunduğuna inanmak, bu inanç sisteminin olmazsa olmaz bir şartıdır. Bu gerçek 1400 senedir böyle bilinirken; “İslâmın saptırılan gerçek değerleri” dedikleri “reform” karârlarını alan İKÖ üyesi devletlûleri, acabâ neyi değiştirerek karşımıza çıkaracaklar?
Şu haber-yorum ufkumuzu açabilir:
“ABD’nin, ‘Genişletilmiş Ortadoğu’ projesi çerçevesinde İKÖ’ye bir rol biçtiği yönünde gelen haberler, İKÖ zirvesini daha da önemli kılıyor. Diğer bir endişe konusu ise, İKÖ’ye siyasî bir görevden çok, dinî bir görevin yüklendiği ve ‘Medenî İslâm’, ‘Aydınlanmış İslâm’ ve ‘Demokratik İslâm’ gibi projelerin İKÖ’nün reform paketlerinin ana gündem maddesini oluşturması. İKÖ’nün hazırlamış olduğu reform paketlerinin içeriğinin bunlardan oluşması, İslâm’ın yeniden yorumlanması tartışmalarının bir kez daha gündeme geleceği endişesini doğuruyor. Böylece İslâm dünyâsındaki geri kalmışlığın ve siyasî karışıklığın, tıpkı Batılı oryantalistlerin yaptığı gibi İslâm dinine yüklenerek İslâm’ın aslî kaynaklarına el atılacağı ve bu kaynakların yeni bir oryantalizm ile yeniden yorumlanmaya başlanacağından çekiniliyor. Şâyet bu endişeler doğrulanırsa, Müslüman dünyânın geri kalmışlığı İslâm’ın temel kaynaklarına yüklenecek, bu bağlamda birtakım operasyonlar düzenlenecek ve İslâm dünyâsı, başkalarının kendi moda kalıplarıyla biçtiği bir kaftanı giymeye zorlanacak.”(Resul Serdar Ataş, Millî Gazete, 08.12.05)
Şu yorum da dikkat çekici:
“ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi ve demokrasi (!) paketlerinin zirveye ne kadar yansıdığı elbette tartışılacak. Afganistan ve Irak işgâline karşı hiçbir varlık gösteremeyen, Irak’ta Şiîlerle Sünnîlerin birbirini boğazlamasına karşı hiçbir varlık gösteremeyen, bugün bile Irak işgâline karşı bir çıkış yapamayan İKÖ’nün öncelikli gündeminin demokratikleşme ve ılımlı İslâm olması düşündürücü.”(İbrahim Karagül, Yeni Şafak, 07.12.05)
Şu iki yorum eğer biraz ufkunuzu açtıysa, isterseniz biraz da ben ilâve edeyim.
Efendiler, Müslüman kitleleri köleleştirmek, sömürüye karşı hissizleştirmek, ancak onları ellerindeki “Kur’ân”dan ve o mukaddes kitâbın birinci yorumu olan “Hadîs”den koparmakla mümkün olabilir. Direkt bu kaynaklara hücûm etmekle netîce alamadıklarını gördükleri için, şimdi oyunun şeklini değiştirdiler. Yeni numara şu: “İslâm çok güzeldir, Kur’ân ve Sünnet başımızın tâcıdır; lâkin bu kaynaklardan sizin elinize ulaştırılan kısımlar hep yanlıştır! Asırlarca sizi kandırmışlardır. İşte size orijinal şekliyle Kur’ân ve işte size orijinal şekliyle Hadîs!” Tevrât, İncîl ve Kur’ân’dan toplanmış ve adına da “Furkan” dedikleri kitâb ABD’de hazırdır! İçinde ahkâm âyetlerinin, cihâd âyetlerinin, kadınlarla ilgili âyetlerin, Cehennem âyetlerinin, Yahûdî ve Nasârâ ilgili âyetlerin bulunmadığı bir kitâb çıkarıldı bile! İstedikleri kadar te’vîl etsinler, hazırlanan oyun budur! Nitekim, DİB Başkanı da, içinde kadınlarla ilgili yanlış anlaşılan (!) metinlerin bulunmadığı yeni bir hadîs kitâbı hazırladıklarını beyân etmiştir.
Efendiler! Bu hareketin adı, “Kur’ân’a el atmak” değil midir? En azılı İslâm düşmanlarının bile cesâret edemediği bir işe, adı Müslüman olan insan ve devletler nasıl cür’et edebilir? Siz aklınızı mı kaybettiniz? Allah’a harb mi açıyorsunuz? Sizi zorla îmâna da’vet eden yok; siz niye bizim inancımızı bozmaya kalkıyorsunuz?
Dilsiz şeytan olmamak için diyorum ki: Bu harekete iştirâk eden her ferd ve her ülke, çok yakın bir zamânda param parça olmaya namzeddir. Bütün siyâsî organizasyonları dağılacak, kadroları müdhiş bir rezâlete düşecek, âhiretleri de perîşân olacaktır. Açın yüce Kur’ân’ın Bakara Sûresini, okuyun 85. âyetini; belki bu fakîrin ne demek istediğini anlarsınız.
Ey Rabbim! Sen şâhid ol ki, ben bu yapılanları aslâ tasvîb etmiyorum, aslâ bunlardan değilim! Eğer azâbın ben yaşarken gelirse, beni ve mü’minleri koru!
Vakit