
Hz. Mehdi aleyhisselâmın gelip bütün İslam dünyâsını “Cemâhir-î müttefika-i İslâmiye” olarak birleştireceğini, Hz. Hasan (ra)’ın bıraktığı yerden hilâfeti devâm ettireceğini, sayıları milyonları bulan seyyidler cemaatinin hamiyetlerinin feverân etmesinden sonra onların başına geçerek o mübârek fırkayı tarîk-ı hak ve hakikate sevk edeceğini bizzat Bediüzzaman Hazretleri eserlerinde haber veriyor.
Gelecek zât-ı nûrâninin “seyyid” olacağını, adının “Muhammed Mehdi” olacağını, o zâtın “en büyük müctehid” olacağını, “hâkim” olacağını, kendisinin ise ona program hazırladığını yine eserlerinde hiçbir kıvırma yapmadan dos doğru beyân ediyor. Üstadın saffı-evvel talebelerinden merhum Hulusi Bey, Re’fet Bey, Hüsrev Efendi, Mehmet Feyzi de hep bu inançta idiler.
Üstâd Hazretlerinin vefatından sonra zındıka komitesi işe el attı, nâehil kimseleri aldatarak eserlerde yazılanlarla yüzde yüz tezat teşkil eden bilgiler yaydırdı. Kur’ân ve Hadîs bilgilerinden habersiz oldukları gibi ellerindeki eseri dahi okuyup anlamaktan âciz kimseler, o gizli komitenin fâsid te’villerine aldanarak Bediüzzaman Hazretlerini “Ahirzaman Mehdisi” sandılar. Nur halkasına katılarak Kur’ân’ın mu’cizesinden ma’nen istifâde eden avâm-ı mü’minin, tahkik etmeden zanna sarıldı.
Biz zanları muaheze makamında değiliz. Fakat, kendisini o mesleğin akıldânesi olarak lanse edenler var ki, işte onların yüzünden maskenin sıyrılması gerekiyor.
Bunlar, hususi sohbetlerde Bediüzzaman Hazretlerini “Mehdi-yi Âhirzaman” ilân ettikleri halde, kamuoyu önüne çıkınca kıvırarak takiyye maskesini yüzlerine geçiriyorlar. Bu yüzlerdeki maskeleri çıkarmak için sâdece Risâle-i Nurları ciddi okumak yeter de artar bile.
Üstâd merhum eserde (14.Şuâ) alenen “Ben seyyid değilim, Mehdi seyyid olacak” dediği halde, ısrarla o zâtın son Mehdi olduğunu söyleyebilmek, Bediüzzaman Hazretlerini “yalancı” ilân etmek değil midir?
Üstâd merhum eserde (15.Mektub) alenen o gelecek zâtın adının “Muhammed Mehdi” olacağını yazdığı halde, adı “Said Nursi” olan zâtı son Mehdi ilân etmek, Bediüzzaman Hazretlerini “yalancı” ilân etmek değil midir?
Üstâd merhum eserde (21. Söz) bu zamanda ictihad yapmaya altı mâni bulunduğunu, bunlar kaldırılmadan ictihad yapmaya kalkmanın “şeriatın zincirini boynundan çıkarmaya vesîle olacağını” alenen yazdığı halde, Üstadı “en büyük müctehid” olacağı haber verilen kişi olarak göstermek, Bediüzzaman Hazretlerini kendi yazdıklarına ters hareket etmiş bir “sahtekâr” gibi göstermek değil midir?
Üstâd merhum eserde (29.Mektub) Hz. Mehdi’nin “hâkim” olacağını alenen yazdığı halde, bütün hayâtı hapis ve sürgünlerde geçen o zâtı son Mehdi ilân etmek, Bediüzzaman Hazretleri ile hâşâ istihza etmek değil midir?
Hz. Mehdî (as) bütün İslâm dünyâsını “Cemâhir-i müttefika-i İslâmiyye” olarak birleştirecek zât-ı nûrânî iken, son Mehdi ilân ettikleri muhterem zât vefat edeli 45 sene geçtiği halde İslâm dünyâsının şu hazin hâlini göre göre hâlâ “Bediüzzaman son Mehdî’dir” diyen eşhas, daha kimi kandırabilir?
Bütün İslâm âlemi Hz. Mehdî için “aleyhisselâm” diyor; ey’ takiyyeci parmak uçları, Bediüzzaman Hazretleri için bu ünvânı kullansanız ya! Kimden korkuyorsunuz?
Bütün mahareti “patron yalakalığı” olan, koyunların gitmesiyle Abdurrahman Çelebi pozuna bürünen, kendisine yaptığım en ağır hakaretlere rağmen hâlâ bana sataşan, hezeyanlı te’villeriyle Üstada “yalan” isnâd ettiğini bile anlamayan bir “Daş” kafalı; bana da “yalancı” demiş. Biliyorum, o oturduğu koltuğun asıl sâhibi biz olduğumuz için, biz hayatta olduğumuz müddetçe orada rahat oturamıyor. Kıvırmaya kalkıyor, kabiliyeti yetmiyor. Kalem erbâbı olmak, kitap pazarlamacılığı yapmaya benzemiyor ki! Sirk palyaçolarına sâdece gülünür…
Kedilerin gözleri açıldıkça, yalancıların şaşkınlığı daha da artacaktır, daha da artacaktır, daha da artacaktır. Ben yine buradayım efendim…
Vakit