
Şeyh Ahmed Yasin’in şehîd edilmesinden sonra bir telefon mesajı gelmişti. Önce şunu söylemeden geçemeyeceğim. Mesajı çeken arkadaş ismini de yazsa ne güzel olur. Biz artık yaşlandık, hâfızamız eskisi gibi güçlü değil. Numaraya bakarak isimleri tanıyamıyoruz. Bizi uğraştırmamak lâzım. Gelen mesaj şöyle idi:
“Cihâdı terk eden bir ümmet zelîl yaşamaya mahkûm olacaktır. Bu yüzden zilletle yaşamaktansa izzetle yaşamak için ölümü göze alanlara ne mutlu! Başımız sağolsun!”
Evet, kitâbın tam ortasından söylenmiş bir gerçek. Canlarıyla mallarıyla Allah yolunda cihâd etmek emri, herhâlde çağların gerisine âit değildi. Mâdem Kur’ân her an geçerli olan emir ve yasaklar manzûmesidir, elbette şimdi de geçerlidir. Kâfirin zulmüne, işgàline uğramış bir mü’min elbette vatanını, nâmusunu, hürriyyetini korumak için cihâd ile mükelleftir. Eğer o mü’minin gücü, işgàlci kâfiri def etmeye yetmiyorsa, dünyâdaki diğer Müslümanların üzerine de aynı emir farz olur diyor hocalarımız.
Lâkin, günümüzün modası, öyle bir emre koşmadıkları gibi, Allah’ın emrine imtisâl edenleri de sokak karıları gibi çekiştiren Müslüman tipi olmayı gerektiriyor! Öyle yaparsanız kâfir sizi seviyor, ulûfe dağıtıyor. Ya âhiret, hesâb, sorgu? Boşveeer, kim gidip de gelmiş!..
Lütfü Oflaz, sözünü sakınmayan bir ehl-i kalem. Bir soru üzerine şöyle diyordu:
“Fethullah Gülen Hoca’nın, El Kaide lideri Usame bin Laden’den nefret ettiği kadar, ben de İsrail lideri Şaron ile ABD lideri Bush’tan nefret ediyorum. İslâmî Direniş Örgütü’nün ma’nevî lideri Şeyh Ahmed Yasin’i alçakça katleden Şaron’dan, Bush’tan nefret ediyorum.” (Vakit, 11 Nisan 04)
Bir gazeteci de görüşlerini şu şekilde hulâsâ etmiş:
“Bin Laden’i biz ‘terörist’ zannediyorduk; ancak hem Avrupa’nın hem Amerika’nın yaklaşımını biraz karikatürize edersek, sanki karşılarında sevmedikleri bir ülkenin cumhurbaşkanı varmış gibi davranıyorlar.” (Nevzat Basım, NetHaber, 17 Nisan 04)
Şu tesbîti yabana atmamak lâzım. İslâm ülkelerini işgàl eden kâfirlere karşı Bosna’da, Afganistan’da sınırsız servetiyle ve bizzât canıyla cihâd eden Usâme, ister istemez bütün Müslümanların ilgi merkezi oluyor. Hâlihazırdaki grup ve ülke liderlerinin beceriksizliği, atâleti, en mühimi de bir kısmının düşmanla işbirliği içerisinde olması, -hoşlansak da hoşlanmasak da- El Kaide ve liderini bu coğrafyada öne çıkarıyor. Eğer bu öne çıkış güzel bir şeyse, mes’ele yok. Eğer kötü ise, bunun mes’ûlleri başta ABD, İngiltere, İsrail, Rusya, Çin gibi emperyalist ülkeler değil midir? Askerleri ve sömürge vâlileri ile İslâm topraklarında ne arıyorlar? Binlerce ton bomba niçin Müslümanların tepesinde patlıyor? Niçin İslâm toprakları yakılıp yıkılıyor, niçin Müslümanların nâmusları kirletiliyor? Bağdad’da, Kerbelâ’da, Kûfe’de, Herat’ta, Mezâr-ı Şerif’te, Felluce’deki mâbedler ve türbeler niçin bombalanıyor?
Siz vurursanız, elbette vurulan mazlumların imdâdına birileri koşacaktır. Eğer o koşanların niyetleri hâlis ise, elbette bu ümmetin toparlanmasını da Allah onlara nasîb edecektir. Bush’un eski terör danışmanı Richard Clarke diyor ki:
“Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübârek, savaştan önce, ‘Irak’ı işgàl ederseniz 100 Usame bin Laden ortaya çıkarırsınız’ demişti. Adam bölgeyi tanıyor, söyledikleri haklı çıktı.” (Vakit, 30 Mart 04)
Herkes de biliyor ki, Mübârek, ABD’ye olduğu kadar Müslümanlara dost değildir. Kendi dostlarını samîmî olarak îkàz etmiş. Onlar dinlemediler, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirecek harekâtı başlattılar. Elbette Mübârek haklı çıkacaktı. Bu topraklar târih içerisinde Kılıçaslan’ları, Alpaslan’ları, Salahaddin-i Eyyûbî’leri yetiştirmiştir; birden çoraklaşacak değil ya! Şimdi de Çeçenistan, Keşmir, Afganistan, Filistin, Irak, Doğu Türkistan erkeklerini ortaya çıkaracaktır.
Arı varsa, elbette beyi de olacaktır. İslâm âlemi şimdi pürdikkat olanları ta’kíb ediyor. Bu kaosun içinde kim yüzünün akıyla imtihânı verirse, bu ümmet onun etrâfında kümelenecektir. Şimdilik ortada Usâme ve adamları gözüküyor, gönüller de onlara meylediyor. Ey kahraman ümmetin mensûbu olmakla iftihâr eden liderler, ağalar, önderler! Yarış pistine çıkmak için ne bekliyorsunuz?
ABD’ye, Avrupa’ya dostlukla varacağınız yer, sâdece zillet çukurudur! Şu ümmet-i merhûmenin gönlünü kazanacak yöne teveccüh edin, kâfirlerin değil de onların dostluğuna ehemmiyet verin, siz de malınızla ve canınızla mücâhede edin; lider de siz olun! Hem kel ve hem de fodul olanlar hem bu dünyâda, hem de âhirette rezîl olmaya mahkûmdur.
Ne mutlu Allah’a ve mü’minlere dost olanlara! Veyl o Avrupa’nın kâselislerine!
Vakit