
Cenab-ı Hakk’ın iki kısım “emri” vardır, “Emr-i teklifi” dediğimiz kısım, Rabbimizin “Hakim” isminin tecellisidir, “ilim ve hikmeti” tazammun eder. Peygamberler ve mukaddes kitaplar vasıtasıyla insanlara ve cinlere verilen dinî emirler bu cümledendir.
Bu kısım emirlerde “kudret” tecelli etmediği için, mükellef olan insan ve cinler bu emirleri tutup-tutmamak hususunda mecbur kılınmamışlardır. Kâfir ve mücrimlerin bu gibi emirleri tutmamalarının sebebi de budur. Ekseriyetle bu tür emirlere uymamanın karşılığı ahirette verilir.
“Emr-i tekvînî” dediğimiz kısım ise “irade ve kudret”i tazammun ettiğinden, muhatap olan herkes o emri dinlemekle mükelleftir. Bütün alemin eczaları bu noktada eşittir. Güneşlerde o emre uymaya mecbur oldukları gibi, insanların herbir hücresi ve atomu da verilen emre aynen uyarlar. Ne alyuvarlar emre karşı çıkabilir ne de kıl hücreleri! Çünkü bu tür emirler Rabbimizin “Kadîr” isminin tecellisidir.
Âlemde hangi nesne vardır ki, Cenab-ı Hakk’ın kudretine karşı baş kaldırsın? Mümkün mü?
İnsanoğlu, emr-i teklifiye uymadığı zaman almadığı hazır cezaya aldanıyor da, emri tekvini cihetiyle o Zât-ı Zülcelâl’in bütün kâinatı zerrelerden kürrelere kadar emrine boyun eğdirmedeki kudretine bakmakta gaflete düşüyor. Hâlbuki, o Allâmü’l-Guyûb “Hakim” olduğu kadar da “Kadîr” isminin sahibidir. Kudretinde zerre kadar azalma eksilme yoktur.
Gazaba geldiğinde Nuh kavmine, Lût kavmine, Hûd kavmine, Semûd kavmine, Şuayb kavmine neler yaptığını yüce Kelâmında haber vermiyor mu? Niye o Zât’ın kudretini unutuyoruz?
Rasûlullah Efendimiz (sav)’in Âhirzamanda zuhûr ederek bütün âlem-i İslâmı esaret ve zilletten kurtaracağını müjde verdiği Hz. Mehdi (as), Rabbimizin “Kadîr” isminin tecellisine mazhar olacak bir zât-ı nûrânîdir. Bizzat Cebrail aleyhisselâm gelerek o zâtı te’yid edecektir. Bütün âlem o zâtı dinleyecek; hayvanlardan cinlere kadar her tür mahlûkat onun emrine itaat edecektir. Kâfirlerin silahları patlamayacağı gibi, nü’minlerin zulmetmeleri de mümkün olamayacaktır.
Yaz mevsiminde bir anda kış fırtınasını icad eden Kadîr-i Zülcelâl, Hz. Mehdî (as) ile de âlemin küfür ve zulümatını dağıtacaktır. Madem vaad etmiştir, elbette vaadini yapacaktır.
Âhirzaman’ın baş belâsı Deccal, Hicrî 1414’te âlem-i İslâma vurmaya başladığı gibi, panzehiri olan Hz. Mehdî (as) da aynı tarihte icraata başlamış ve Afganistan’da o zâtın askerleri şerîat-ı garrâ adına ortaya çıkmışlardır. 1422’de Deccal gücüyle çıkmış, Mehdî’nin askerleri aynen haber verildiği gibi “gâib” olmuştur. Hicrî 1432’de ise Deccal ağır darbelerle batacak, hilâl kanadı Ortadoğu’nun merkezinde şer’î devleti kurarak Hz. Mehdî (as) zuhur edecektir.
Kadîr isminin tecellisini görmeye şurada ne kaldı ki…
Vakit